Ivanchuk Ponomariov’a neden kaybettiğini anlatıyor

Ivanchuk Ponomariov’a neden kaybettiğini anlatıyor

FM Selim Gürcan Yorum yapılmamış

Vasily Metropol otelinde olanları nasıl anlatabilirsin? Bu bir trajedi mi kaza mı yoksa mantıklı bir sonuç muydu?
Fars. Pek çok şey şimdi bana dünya şampiyonluğu dahil aptalca geliyor. Zoraki, gerçek olmayan, fantastik bir şey gerçekleşti; başka bir deyişle olmaması gereken oldu. Kapanış merasiminde birisinin söylediği “Yeni Dünya Şampiyonu dünyadaki en zeki insan” cümlesi bu farsın doruk noktasıydı. Merak ediyorum acaba bu sözü söyleyen söylediğine gerçekten inanıyor muydu?

Neden olmasın? Bu Dünya Şampiyonluğu için yapılmış, Ruslan’ın kazandığı maçtı.
Katılıyorum ama bu maça profesyonel açıdan bakalım. Satranç bilen herhangi bir kimse oyunların yarısının oyuncuların gücünü yansıtmadığını söyleyebilir. Maç sanki en zekinin değil de en şanslının kazandığı bir rulet gibiydi. Maç esnasında pek çok zaman kumar faktörleri etkiliydi.

Yeni Dünya Şampiyonunu elit bir satranççı olarak kabul etmediğiniz doğru mu?
Evet doğru.

Maçı kazanarak bunu ispatlamanızı engelleyen ne oldu?
Birkaç sebep vardı. Birincisi Ponomoriov’un benim için en çok rahatsızlık yaratacak rakip olduğu ortaya çıktı. İkinci sebep coğrafi bir sorundu. İkimiz de Ukraynalıyız. Bu sebepten bilinçaltından sadece ünvan için değil, sahip olduğum resmi olmayan Ukrayna’nın en iyi satranççısı özelliğimi de korumak için oynadım. Rakibim ikinci belirtilen sebepten etkilenmedi; kaybı bile Ukrayna’nın en iyi ikinci satranççısı olma özelliğini tehlikeye sokmayacaktı. Öte yandan benim kaybedeceğim başka bir şey daha vardı; bu üzerimde extra baskı yarattı.

Dışarıdan izleyenlerin üzerinde sanki beşinci oyundan sonra mücadeleyi bırakmışsınız gibi bir etki oluştu.
Hayır, o noktada yenilgiyi kabul etmemiştim. Elimden geldiğince mücadele ettim ama ne yazık ki satranç gücümden çok şanstan yardım bekledim. Kesinlikle hatalıydım.

Beşinci oyunda ne oldu?
Mistik şeyler

Dikkatimi çekti; basın konfereansında hatalarınızı anlatırken bu kelimeyi çok kullandınız.
Çünkü maçın gidişatını çok güzel ifade ediyor. Mistik ve fars; bu ikisi birbirini iyi tamalıyor.

Yenilginizin arkasındaki diğer etkenler neler?
Anand’a karşı galibiyetim. Şaşırmayın; 2000-2001 şampiyonunu yenince kendimi 2001-2002 şampiyonu gibi hissettim. Lvov’a döndüğüm zaman beni herkes ünvan sahibi gibi karşıladı. Güçlü bir rakiple zor bir maçımın olduğunun farkındaydım ama bu düşünceyi kafamden uzaklaştırdım. Sanki satranç tacını ele geçirmiştim ama hala yapmam gereken bir maç vardı, garip bir duyguydu. Zor neredeyse imkansız bir işti.

Maç sırasında Ponomariov ile temasa geçtiniz mi?
Hayır. Size ilişkilerimizi çok iyi ifade eden komik bir hikaye anlatayım. Bir keresinde Ruslan’a 100 karelik Dama oynamayı teklif ettim. Bu noktada güçlerimiz eşit değildi: bu oyunu fena bilmem, öte yandan Ruslan acemiydi. Bu sebepten dolayı kendimi favori olarak gördüm ve rakibimin birkaç hamle geri almasına izin verdim. Bir ara öyle bir hamle yaptım ki mecburi kayıp bir konuma düştüm. Ecel terleri dökmeye başladım. o­na kaybetme ihtimali benim için kabus gibiydi. Herkese kaybedebilirdim ama o­na asla! Ponomariov hamlesi için 3 dakika kadar düşündü. Bu esnada ben diken üstündeydim. Sonuçta rakibim kazancı kaçırdı; ben de toparlanarak oyunu kazandım.

Bu olayı maç esnasında hatırladım ama ne yazık ki gerekli dersi çıkaramadım. Çıkan ders şu olmalıydı: Ponomariov’a karşı kötü duruma geçme düşüncesi beni çok korkutuyor. Örneğin ilk oyunu neden o kadar kötü oynadım? Şu sebepten; o­na karşı kaybedebileceğimi aklıma getirememiştim. Benim seviyemdeki her satranççı terketmeden 3-4 hamle önce kaybedeceğini anlar. Ben son ana kadar bunu farketmedim. Bu mistik değil mi?

Bana göre bu sadece rakibin küçümsenmesi.
Evet o da var tabii. Aynı zamanda her ne pahasına olursa olsun Ponomariov’u yenme zorunluluğu da vardı.

Ponomariov’un Veselin Topalov gibi parlak bir oyuncuyu yardımcı olarak seçmesi de sizi etkiledi mi?
Hayır çünkü o­nun toprağında enerjik bir vampir yatar. Çalışmalarının Ponomariov’a çok yardımcı olduğunu sanmıyorum ama eminim ki Topalov bundan epey kazançlı çıkmıştır.

Bulgar GM hadisesini başta tam olarak kavrayamadım. Ponomariov yardımcılarının Topalov ve Danailov olacağını maçtan önce basın toplantısında açıkladı. Bunu bir provakasyon olarak algıladım. Düşündüm ki sözde Ponomariov için çalışan gazeteciler bu soruyu durup dururken sormamışlardı. Dolayısıyla Topalov hadisesinin benim dengemi bozmak için uydurulmuş bir şey olduğunu düşündüm. Bu açıklama bana mantıklı geldi ve doğruyu bulduğumu düşündüm.

Bu çok kötü bir hataydı; Bulgar GM’yi ilk oyun esnasında turnuva salonunda görüverdim. Eğer oyundan önce veya sonra karşılaşsaydım bir fenalık gelmezdi. Ne var ki o esnada bu bana büyük bir darbe oldu. Demek ki Ponomariov’un söyledikleri dezenformasyon değildi; Bulgar GM o­nun takımındaydı. “Acaba neler çalışmışlar ne yenilikler bulmuşlardı?” Bunları tüm oyun boyunca düşündüm. Sonuç olarak oyundan koptum. Ve bedelini ödedim.

Neden takımınızda Topalov seviyesinde bir oyuncuya yer vermediniz?
Gerekli olduğunu düşünmedim. Şimdi itiraf etmeliyim ki bazı kişiler takımımda eksikti – gerekli satranççılar değil ama – daha çok olayları iyi takip edebilecek ve gerekli tavsiyeleri verebilecek insanlar.

Eğer maçı kazansaydınız olanlara yine fars diyecek miydiniz?
Bilmiyorum. Büyük olasılıla maçı farklı algılayacaktım ama bu ne olurdu bilmem. İnsanın üzerine defne ağacının yapraklarından oluşan o çelenk takılınca ne hissedilir acaba. Törenlere karşı negatif bir yaklaşımım var. Eğer Dünya Şampiyonu olsaydım ödül törenindeki bu vazgeçilmez bölümün atlanmasını isteyecektim. Öte yandan madalyonun bir de öteki yüzü var. Ponomariov’a çelenk takılınca ne hissettiğini sorduğumda şöyle dedi: ” çok iyi duygular, kuvvetli bir coşku” Bu benim için sürpriz oldu.

Ponomariov ile ilişkilerinizin dostça olması zor değil mi?
Çok özel bir ilişkimiz yoktu, sadece bir defasında beraber “Titanic” e gitmiştik. o­nun için kötü bir şey düşünmedim ve şimdi de düşünmüyorum. Maç esnasında benden soğuk algınlığı kaptığını öğrenmem beni üzmüştü.

FIDE başkanı hakkında neler söyleyebilirsiniz? o­nu bir kelimeyle (pozitif-negatif) ifade edebilir misiniz?
Hayır. İnsanlar sadece iyi veya kötü olamayacak kadar karışıklardır. Ilumzhinov’da bu kuralın dışında değil. Söylemek istediğim tek şey şu: satranççılar böyle bir başkana sahip olduları için çok şanslılar. Bunu birkaç yıl önce 100 kare dama Dünya Şampiyonu Harm Virsma ile karşılaştığımda anladım. Ilumzhinov ile buluşmak istiyordu. Neden diye sorduğumda, anladım ki damacıların dünyası keşmekeş içindeydi. Farkettim ki sürekli şikayet eden satranççılar kendi oturdukları dalı kesmekteydiler. o­nlar problemleri olduklarını düşünüyorlar ama bir de etraflarında olanları görseler…

Knockout sistemini sormanın sırası geldi. Dünya Şampiyonu olabilmek için diğerlerinden daha iyi satranç oynamanın gerekli olmadığını söyleyenlere katılıyor musunuz?
Evet katılıyorum. İyi kura çekmek önemli. Etrafınızda belli durumlar için uygun insanlar olmalı. Bunun yanı sıra doğru kararları verebilmek için (yalnız tahtada değil) sezgilere sahip olmalısınız. Şimdi anlıyorum ki yenilgilerimden sonra basın konferanslarına katılmayarak büyük bir hata yapmışım. Kabul etmelisiniz ki böyle bir mücadele de rakibimden güçlüydüm. Bu o­ndan daha akıllı olduğumdan değil ama rakibimden daha yaşlı ve tecrübeli olduğumdan. Ben 18 yaşımdayken basın konferansında Ruslan’dan iyi gözükmezdim ama 33 yaşında bir insan olarak Ruslan’a bu konuda taş çıkardım. Bu avantajdan yararlanmalıydım ama yapmadım. Neden? Satranççının duygusal bir insan olması sonucunda bir yenilgi ardından gazetecilerin yönlendireceği aptalca sorulara cevap veremeyeceğinden mi? Eğer Karpov ile oynuyor olsaydım bu doğru olabilirdi ama burada Ponomariov ile oynuyordum. Berabere veya yenilgi halinde basın toplantısına katılma gerekliliğimiz belirtilmişti. Aklımda şu soru belirdi hemen. “Daha yeni kaybetmiş bir oyuncu basın toplantısına katılabilir mi?” Cevap şöyleydi “Finalistler bu zorunluluğun dışındadırlar” Sonradan anladım ki bu soru bana Tanrı tarafından gönderilmişti. Bir işaret gibiydi ama ne yazık ki bunu geç farkettim.

İzin verirseniz aptalca sorulara bir tane de ben ekleyeyim. Londra’daki bir sonraki şampiyona’da daha iyi bir sonuç elde edebileceğinizi düşünüyor musunuz?
Bu soru aptalca değil. Beni karakterimi dikkate almadığınızı düşünüyorum. Ben gelecekte olacaklar konusunda çok kuruntuluyumdur. Bir sene , iki sene sonra ne olacağını bilmiyorum. Geleceğimi bilmek istemem. Neden mi? Eğer iyi şeyler olacaksa bırakın sürpriz olarak kalsın. Eğer kötü şeyler olacaksa da bilmemek daha iyi.

Pek çok gazeteci FIDE KO’daki performansını dünya şampiyonu olabilmeniz için son şans olarak niteledi. Aynı fikirde misiniz?
Kesinlikle değil. Bu garip bir eğilime başka bir kanıt: bugünlerde sanki gazeteci olabilmek için zeki ve nazik bir insan olmanıza gerek yok gibi. Neden bahsettiğimi biliyorum çünkü ben de gazeteci sayılırım; Ukrayna’da bir gazetede köşem var. 33 yaşındaki birinin hayatının geri kalanında başarılı olamayacağını asla iddia etmezdim.

Bu sefer daha önce başarısız olduğunuz şampiyonalardan farklı olan neydi?
Psikolojimi güçlendirme konusunda çalışıyordum. Uzun süredir bu çalışmaların meyvelerini bekliyordum ama ancak bu sene gerçekleşti.

Evrensel bir yöntem kullanıyor musunuz?
Hayır kişisel yaklaşımlara ihtiyaç var. Tinsel araştırma benzeri şeyleri sevmiyorum hatta tehlikeli buluyorum ama bazen yararlı olabileceklerini de reddetmem. Davranışlarınızı analiz etmeli ama dış dünyayla da bağlantıyı kaybetmemelisiniz.

Dünya Şampiyonu dengeli bir ruha mı sahip olmalıdır?
Sanırım ama birkaç şaşırtıcı istisna var. Örneğin Ruslan yaşından dolayı böyle değil. Ama eminim ki ileride olacak.

Ya eski şampiyon Anand, o dengeli bir insan mı?
Bilmiyorum. Yarı final maçını kaybetti. Bu maçta hatalar ve doğrular var. Ve bu oran sanırım 10’a 90 Size bir sır vereyim: Anand’i delice yenmek istiyordum. Yarı finale ulaşacağımdan emin değildim ama Anand’ı yenmeyi hayal ediyordum. Ve oldu. o­nu sadece satranç açısından değil insani yönden de yendim.

Kritik dördüncü oyunda ne oldu?
Açılışta hafif kötüydüm ama rakibime ciddi bir üstünlük vermemiştim. Sonra anlaşılamaz bir şey oldu. Sanki Anand başkasıyla yer değiştirmişti, Hintli GM’nin yerine sıradan satranç anlayışı olan başkası hamle yapıyor gibiydi.

Benzer şeyin Zürih’te Kasparov ile olan oyunumda gerçekleşti. Sağlam Fransız Savunması’ndan gelen altta bir oyunsonunu savunuyordum. Birden mücadele bitti. Kasparov’da benzer biçimde kayboldu. Başka birisi yerine geldi ve 2000 ratingin aşağısındaki birisinin hamlelerine şahit olmaya başladım. Daha sonra Garry Kimovich’i yolculuğun ortasında benzini biten bir uçağa benzettim. Yarı finaldeki Anand ile olan 4. maçımızda buna benziyordu.

Anand gözümdeki inancı görmedi. Hatası bu oldu. Vishy o­nu yenmeye ne kadar hevesli olduğumu anlayamadı.

Dördüncü maçla ilgili bir hikaye daha. Bu oyundan önce kazara Hintli oyuncunun çalıştığı jimnastik salonuna indim. Anand’ı farkettim ve selamladım. Birden gözündeki hayvani korkuyu, yaklaşan yenilginin korkusunu gördüm. O an anladım ki oyunu kazanacaktım.

Turnuva esnasında başka zor maçlarınızda oldu.
Lautier’yi ve Macieja’yı geçmek zordu. o­nları yendiğimde görevimi yerine getirdiğimi düşündüm. Anand’ı yendikten sonra ise sadece hayalini kurabileceğim zirveye ulaşmış gibiydim.

Anahtar Kelimeler
Ivanchuk
Kategoriler
Röportajlar
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir