Alexander Alekhine 1892 yılında Moskova’da doğdu. Ailesi zengin ve soyluydu. 9 yaşındayken Pillsbury‘yi oynarken izledi ve büyülenmiş gibi kendini satranca kaptırdı. 4 yaş büyük ağabeyi ona oynamasını öğretti ve gelişmesinde yardımcı oldu. Bundan sonra kuvvetli oyucularla oynadığı bir dönem başladı. Satranca olan yatkınlığı o küçük yaşında bile farkediliyordu. Büyük satranç oyuncularının oyunlarının bitmek bilmez analizleriyle satranç anlayışını yetkinleştiriyordu. “Novo Vreme” isimli gazetenin satranç köşesindeki Chigorin‘in tüm oyunlarını çalıştı. 1908 yılında 16 yaşındaki genç, uluslararası maçlarda görünür olmuştu. Dusseldorf‘daki turnuvada dördüncü ve beşinciliği paylaştı. Daha sonra bir takım maçlarda oynadı ve hepsini kazandı. Devamında Hamburg ve Karlsbad‘daki turnuvalara katıldı ama başarısız oldu.
Read moreTüm zamanların en çarpıcı satranç dehalarından biri olan ve 1921’den 1927’ye kadar dünya satranç şampiyonu olan Jose Raul Capablanca 19 Kasım 1888’de Havana’ da doğdu. Dört yaşında bile değilken babasının arkadaşlarıyla oyunlarını izleyerek satrancı kendi kendine öğrendi. Oynamayı öğrendikten sonra küçük Jose ilk oyununu Havana kulübünün iyi oyuncularından Iglesias’la yaptı. Iglesias’ın vezir çıkarak oynadığı oyunu Capablanca kazandı. Bu galibiyet geleceğin dünya şampiyonunun göstereceği hızlı gelişimin ilk basamağı olmuştur.
Read moreEmanuel Lasker 24 Aralık 1868‘de Berlin,Almanya‘da doğdu. İsmi mukayese edilmez bir şekilde başarılarıyla parlamakta ve günümüzde dahi ismi satranç tarihinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Satrançla tanışması 10 yaşında ağabeyi Berthold Lasker sayesinde olmuştur. Berlin Matematik Fakultesine girmesiyle genç Lasker satrançla ilgili çok daha geniş fırsatlara sahip olmuştur. İlk resmi turnuvası usta ünvanını da aldığı 1889 Breslau turnuvasıdır. Bundan kısa bir süre sonra profesyonel olmuştur. Lasker’in başarısı geniş bir ilgiyle karşılanmış ve akabinde İngiltere’ye yerleşerek burda bir takım ciddi maçlar yapmış ve bütün rakiplerini yenmiştir.
Read moreAnderssen’in 1858 yılında Paris’te Morphy’ye yenilgisiyle Avrupa satranç çevreleri büyük bir şok yaşamıştı. Yedi galibiyet üzerinden oynanan oyunun sonucu -7 +2 = 2 idi. Buna rağmen Anderssen yüksek oyun anlayışını 1862 Londra turnuvasındaki birinciliği ve oynadığı güzel kombinezonlu oyunlarıyla tekrar ispatladı. Aynı zamanlarda, fakir bir öğrenci Viyana‘da ufak bir satranç kafesinde satranç oynayarak geçimini sağlıyordu. Herhangi birisinin bu durağan gencin, 1836‘da Prag ‘da doğmuş Wilhelm Steinitz’in ileride dünya şampiyonu olacağını o tarihde tahmin etmesi imkansızdı. Viyana’nın en iyi oyuncularının katıldığı turnuvalara girdi. 1859 yılında 3.lüğü ve 1861 yılında da birinciliği almayı başardı.
Read morein Makaleler
Ülkemizde görme engelliler alanında ilk ciddi ve toplu satranç etkinlikleri 1980’lerin başlarında gerçekleştirilmiştir. 1982 yılınında, Emirgan Reşitpaşa,da bulunan körler rehabilitasyon merkezi mezunlarının kurup üye olduğu Regder adlı körler derneğinde, Selim Altınok, Kerim Altınok ve Remzi Çolak’ın öncülüğünde ilk satranç kursu düzenlendi. Bunu aynı derneğin sakatlar haftası etkinliklerinde ortopedik özürlüler ve sağırlar arasında organize ettiği özel takım turnuvaları izledi. Bu turnuvaları sürekli olarak körler derneği takımı kazanıyordu. Bu arada Jirayr Çakır tarafından yine İstanbul Emirgan’daki körler rehabilitasyon merkezinde görmez kursiyerlere satranç dersleri verildi.
Read morein Makaleler
I. GİRİŞ Yalnızca bir oyun olarak tanımlayabilmek için kuşkusuz fazlasıyla karmaşık ve derin olan satranç, tarihi boyunca ustalar ve teorisyenler tarafından çeşitli şekillerde tanımlanmış; örneğin, eski dünya şampiyonlarından, aynı zamanda filozof ve matematikçi Emanuel Lasker’e göre satranç iki beyin arasındaki psikolojik bir mücadeledir. Yine eski bir dünya satranç şampiyonu olan Alexander Alekhine’e göre ise satranç bir sanattır. Bütün bu tanımlar yapılan vurgulara göre farklılık gösterse de, ortak bir kanı vardır ki o da satrancın sportif, bilimsel ve sanatsal öğeleri birarada barındıran entellektüel bir uğraş olduğudur. Bu çalışmamamda incelemeye ve göstermeye çalışacağım şey satrancın estetik yönü, onun geometri ile ilişkisi olacaktır.
Read morein Makaleler
Günümüzde engelliler ve özel olarak görmeyenler alanında spor faaliyetinden bahsedildiğinde ilk akla gelen, satranç olmaktadır. Bunun nedeni satrancın öncelikle bir beyin sporu olması ve sabit bir şekilde bir satranç tahtası başında oynanmasıdır. Bu husus görme engellinin spor yaparken ortaya çıkarabileceği fiziksel harekete dayalı zorlukları baştan ortadan kaldırmaktadır. Satrancın bir özelliği de, görme engellilerin görenlerle birlikte katılabilecekleri ve yapabilecekleri sınırlı sayıdaki spor alanlarından biri ve hatta en başta geleni olmasıdır. Gerektirdiği ekipman açısından da satranç kör sporları arasında en kolay ve ucuz olanıdır. Diğer alanlarda özel salonlar ve parkurlar yada giysiler ve rehberler gerekirken, satrançta temel olarak bir kabartma tahtanın bulunması
Read morein Makaleler
Bilindiği üzere satranç bir beyin sporudur. Bu özelliği satrancı görmeyenler arasında oldukça populer hale getirmiştir. Satrancın fiziksel hareket yerine zihinsel faaliyete dayanması, bir görme engellinin yapacağı fiziksel etkinliğe bağlı sportif faaliyetin ortaya çıkarabileceği istenmeyen kazalar vesair olumsuzluk riskini sıfıra indirmektedir. Elbetteki körlerin fiziksel eyleme dayalı sporlardan bir bölümünü yapmaları mümkündür ve beden sağlığı açısından gereklidir. Yüzme, cimnastik, koşma dağcılık ve şartları sağlandığında futbol gibi. Ancak bu dalların hepsinde bazı ek koşulların sağlanması gereklidir. Özel düzenlenmiş atletizm alanları, rehberler vesaire. Satranç bu yönden en az malzemeyi gerektiren bir kör sporu olma özelliğini taşımaktadır. Sadece bir kabartmalı satranç takımının sağlanması bu iş
Read morein Makaleler
Değerli satranççılar, 23 Mart 2002 Nevzat Süer’in onbeşinci ölüm yıl dönümüdür! Kendisini 23 Mart 1987 tarihinde altmışüç yaşındayken kaybetmiştik. Bugün yirmili yaşlarında olan satranççılar Süer adını muhtemelen ağabeylerinden duymuşlardır. Ancak otuzbeş yaşının üzerinde bulunanlar onun dönemine yetişmişlerdir. Bu nesil, Nevzat Süeri daha yakından tanır ve onun satranç dünyamızdaki tartışmasız yerini bilir. Nevzat Süer eski Türkiye şampiyonlarından ve İlk uluslar arası ustalarımızdan biridir. Kendi olanakları ile yetmişli yıllarda ülkemizdeki muhtemelen ilk satranç dergisini çıkaran odur. 1973 yılından başlamak üzere Cumhuriyet gazetesinde satranç köşesi yazarlığı yapmıştır. Vefaatına kadar ondört yıl süreyle bu görevini sürdürmüştür. O dönemleri yaşayan satranççıların çoğu satranç gündemini her
Read morein Makaleler
Bilgisayar, tavla ve damada dünya şampiyonlarını yenince kimse pek aldırış etmedi, ama 1997’de Deep Blue’nun Dünya Satranç Şampiyonu Kasparov’u yenmesiyle sonuçlanan karşılasma büyük yankı uyandırdı, çünkü pek çok kişi satrançta şansın çok az olduğunu, bu yüzden oyunun bilgisayarın asla edinemeyecegi bir zeka anlayışı gerektirdiğini düşünüyordu. İnsanlık bilgisayara yenik mi düşüyordu acaba? Pek sayılmaz. Bilgisayarin düşünce tarzı insanınki gibi değil. İnsanlar bir satranç maçında oynanabilir hamleyle saçma hamleyi kolaylikla ayırt edebilirken, bilgisayar dogru hamleyi bulmak için hemen hemen bütün olasılıkları deniyor. Bu da aslında pek zeka gerektiren bir şey degil! Yapay zeka araştırmalari bu asamada devreye giriyor ve bilgisayari gelişmiş bir
Read more