Kelebek

Kelebek

FM Selim Gürcan Yorum yapılmamış

Her yıl yapılan ilkokul satranç birinciliğinin yedinci ve son turu birazdan başlayacaktı. Ardından ödül töreni ve okula veda…

Altı maçta altı galibiyeti olan iki kişi kalmıştı. Siyahlarla oynayacak olan ‘Kelebek’ , (inceliğin ve özgürlüğün timsali diye ‘Akif Bey’in taktığı isimdi bu) masasına o­n beş dakika önce gidip yerini aldı. Başı ellerinin arasında hangi varyantı seçeceğine geçmeden çok kısa bir anda yıllar öncesinden şimdiye bir gezinti yaptı belleğinde.

‘Beş yaşında babasının arkadaşı ünlü müzisyen ve satranççı Akif Bey’in zorlamalarıyla müziğe ve satranca başlamıştı. Akif Bey’in üzerine titreme nedeni kendisinde müziğe karşı var olan yetenekti. Fakat o sonradan -sonradan satrancı daha çok sevmiş daha fazla zaman ayırır olmuştu. Bu durum sevgili babasını da içten içe sevindiriyordu. Çünkü kendisi zihinsel yeti gerektiren neredeyse tüm alanlarda söz sahibi sayılabilirdi tanışmakta geç kaldığını düşündüğü satrancın dışında. Hocasının da satrancı tercih ettiğinin farkındaydı sık-sık: ‘Kelebek! Piyano çok daha önemli!’ diye sitem etse de. En azından babası gibi sevinç yaşları dökülürdü gözlerinden turnuva salonlarında kendisine kupa verilirken. Annesi mi? Dört yaşındayken kaybetmişti anneciğini. Yaşasaydı O da hoşnut olurdu herhalde.

Ya rakibi? o­nu pek tanıdığı söylenemezdi; Ankara’dan Selim Sırrı Bey’in oğlu ‘Vural’. Okullarına henüz bir ay önce transfer olmuştu. Üst düzey bir bürokrat olan babasının İstanbul’a tayin edilmesiydi bunun sebebi. O da beş yaşında başlamıştı satranca. Ara sıra magazin basınında resmide çıkıyordu. Üstelik ünlü hocaların yetenekli öğrencisi olarak. Biraz şımarık, daha çok küstah olmasına rağmen büyük-küçük okulun küçümsenemeyecek bir bölümünün favorisi de Oydu’.

Hakemin ‘Siyahlar saati çalıştırır’ duyurusundan sonra maç başladı. Elini ‘başarılar’ diye uzatan Kelebek’in yakın arkadaşlarına göre bir formaliteydi bu maç. Çünkü okulda en iyi Kelebek’ti, hele ki kızdırıldığı zaman. En güzel maçlarını çıkartırdı, saldırgan oynardı böyle zamanlarda, herkesin tersine daha iyi düşünür, zihni daha berrak olurdu ve ataklarına kimse karşı koyamazdı.

İlk hamlelerin yapılmasından sonra arkadaşları haklı çıktı. Kelebek siyahlarla en hırçın oynadığı ‘Sicilya’nın ‘Dragon’ varyantını seçmişti. o­ndördüncü hamleden sonra -kimse ne olup bittiğini anlamadan- üstün konumdaydı. Durumu iş işten geçtikten sonra farkeden rakibi bembeyaz olmuştu. Artık yaptığı hamlelerden oyunu eşitliğe götürme çabası açıkça görülüyordu. Ancak boşuna gayret! Kelebek’in her hamlesinden sonra baskı artıyor, sanki beyazın sonu çabuklaşıyordu. Beyazın otuzuncu hamlesinden sonra ilginç bir konum belirdi. Siyah maçı çabuk bitirmeyi düşünerek f6 daki atı g4 e oynarsa güzel bir kombinozon çıkacaktı beyaz lehine. Bu kendiliğinden oluşan tuzağı görmek Kelebek için zor değildi. Aynı atı d5 ten feda etmeyi yeniden gözden geçirdi. Evet evet! At fedasından sonra kıymetli bir piyon kazanacaktı. Çünkü devamında rakip ya atı geri verecek ya da mat kombinozonuna düşecekti.

Kelebek atı tuttu tam oynayacakken maçı izleyen Vural’ın annesine baktı. Oğlunun bembeyaz halini üzüntüyle izleyen kadıncağız hıçkırmamak için mendilini ağzına götürmüş dişleriyle bastırıyordu. Bir taraftan da oğlunun yenilmemesi için bildiği ve bilmediği tüm duaları okuyordu. Şimdi ne kadar da benziyordu kendi annesine yüzündeki ilahi hüzünle…



Tüm kitapları görebilirsiniz. Türkiye'nin en geniş satranç kitaplığı bizde!

At elinde bu kez arkadaşlarına çevirdi bakışlarını. ‘Haydi!’ diyordu hepsi bakışlarıyla, ‘Ez o­nu! Hepimizin öcünü al!’.

Henüz gelmiş olan Akif Bey’e baktı bir de. Yüzü tahta başındaymış gibiydi, ‘Poker-face’…

At hala elde bakışları yeniden Vural’ın annesine döndü. Kendi annesini gördü tekrar, annesinden geriye kalan sıcak yumuşak biraz da hüzünlü bahar güneşini… Atı g4 e oynadı. Neşesi yerine geldi Vural’ın. Hızlıca devamındaki kombinezona girdiler. Kelebek elini sıktı, tebrik etti rakibini kaçarcasına çıktı salondan gözleri dolu-dolu. Ardından yürüyen arkadaşlarının kulağına şu melodik dizeler geliyordu Kelebek’in yanından hiç ayırmadığı mızıkasından:

‘Küçücükken başucumda

Bana ninni söylerdin.

Sabahları uyanınca,

Beni okşar severdin.’…

 

Fikri Cengiz


Örnek Dersleri ürün sayfasında görebilirsiniz. Satranç öğrenmek ve ilerletmek artık çok kolay!
Anahtar Kelimeler
Fikri Cengiz
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir