Çocuğun Gelişimi

Çocuğun Gelişimi

FM Selim Gürcan Yorum yapılmamış

Ana-babalarla öğretmenlerin ve çocuk eğitme görevini yüklenenlerin gelişmekte olan çocuğu tanımaya ve anlamaya ihtiyaçları vardır.Çocuğun geliştikçe değişen ilgileri,gereksinimleri, bedeni özellikleri,düşünmeleri ve duygularına ilişkin bütün özellikleri ne kadar iyi tanınırsa , o­nun sağlıklı gelişimine o kadar etkili ve verimli olarak yardımda bulunulabilir. Verimli bir eğitim ve öğretim çalışmasını geliştirebilmek,çocuklara en uygun bir eğitim programını uygulayabilmek için o­nların gelişimini göz önünde bulundurmak gerekir.Çünkü çocukların okulda başarılı olabilmelerinde, yalnız zihni gelişmelerinin değil;bedeni,hissi ve sosyal alanlardaki gelişmelerinin de büyük bir rolü vardır.

Programın bu bölümü,her yaştaki çocuk üzerinde yapılan çeşitli araştırma sonuçları dikkate alınarak hazırlanmıştır.Bu araştırma sonuçları arasında birbirini destekleyen bilgiler,özellikle ana-baba ve öğretmenlere çocuk gelişmesine rehberlik işinde ışık tutacak bulgular,bir özet halinde konmuştur.

ÇOCUK NASIL GELİŞİR
a) Olgunlaşma ve öğrenme
Gelişme olayını açıklayabilmek için burada iki kavram üzerinde durulacaktır.Bunlar, olgunlaşma ve öğrenme kavramlarıdır.Çocuğun gelişmesi kısmen olgunlaşma,kısmen de öğrenme yoluyla olur.

Olgunlaşma teriminin psikolojide, günlük dilden ayrı bir anlamı vardır.Tıpkı bir tohumdan bir bitkinin meydana gelmesi gibi zamanla kendiliğinden olan büyümeye olgunlaşma denir. Bunun üzerinde kalıtımın (soyaçekimin) büyük bir rolü vardır.Çocuğun zamanla kasları ve sinir sistemi gelişir, bedeni irileşir ve organlarını kullanma yetisi artar.Çocuk,böylece daha önce yapamadığı birçok işleri yapabilir duruma gelir.Örneğin,üç aylık iken oturamayan,ayakta duramayan,yürüyemeyen çocuk; kemikleri kuvvetlendikçe,sinir sistemi gelişip kaslar arasında işbirliği çoğaldıkça,6 aylıkken oturabilir,10 aylıkken ayakta durabilir.14 aylıkken yürüyebilir duruma girer.Tıpkı bunun gibi 3 yaşında henüz sayı fikrini kavrayamayan çocuk, 10 yaşında çarpma tablosunu belleyebilecek hale gelir.Çünkü, o­nun sinir sistemi fizyolojik ve anatomik yönden bu işi yapabilecek kadar olgunlaşmıştır. Gelişme kısmen de öğrenme yoluyla meydana gelir. İnsan yaşadığı sürece öğrenir. Çocuk, doğduğu andan başlayarak birtakım yaşantılar sonunda çevreye daha iyi uymak,ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak için davranışlarını değiştirmeye başlar. Görerek,işiterek,belli durumlarda kendi hareketlerini algılayarak öğrenir.Böylece çocuk; deney,görgü, egzersiz, taklit,çevresindeki kişilerle fikir alışverişinde bulunma yoluyla gelişmeye başlar. Bu türlü çevre uyarılmalarıyla meydana gelen değişikliklere “öğrenme” denir.

Çocuk gelişiminde olgunlaşma ve öğrenme bir arada yürür. BUNLARI BİRBİRİNDEN AYRI OLARAK DÜŞÜNMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Çünkü olgunlaşma sayesinde çocuk önce yapamadığı bazı işleri yapabilir duruma girer.Ancak bu işleri iyi yapabilir duruma gelebilmek için o­nun bazı tecrübeler geçirmesi, bazı ilkeleri öğrenmesi, ve bazı alıştırmaları yapması gerekir.Çocuk geliştikçe meydana gelen değişikliklerden ne derecesinin olgunlaşmaya,ne derecesinin de öğrenmeye bağlı olduğunu kestirmek kolay değildir.
b) Öğrenmeye hazır oluş.
Herhangi bir şeyi öğrenmek; yürüme, okuyup yazma, hesap gibi beceri alanlarında başarı göstermek için çocuğun hem belli bir seviyede olgunlaşmış, hem de ilgili alanlarda bazı deneyimler geçirmiş, bilgi edinmiş ve bazı alıştırmalar yapmış olması gerekir. 6 aylık bir çocuğa yürümeyi, 5 yaşındaki çocuğa çarpım tablosunu, 7 yaşındaki öğrenciye tarih olaylarını kronolojik sıraya göre öğretmeye çalışmak verimsiz olur. Çünkü o henüz bunları öğrenmeye HAZIR DEĞİLDİR. BİR ŞEYLERİ ÖĞRENMEYE HAZIR OLMAYAN ÇOCUĞA o­nLARI ÖĞRETMEYE KALKMAK SADECE VERİMSİZ OLMAKLA KALMAZ; ÇOCUKTA BAŞARISIZLIĞA,HAYAL KIRIKLIĞINA ve AŞAĞILIK DUYGUSUNUN UYANMASINA YOL AÇAR. Böyle bir yenilgiye uğrayan çocuk,yeteri kadar olgunlaştığı zaman bile kendi yaşındaki çocukların başardığı işleri yapmaya cesaret edemez. Çocukta gelişen aşağılık duygusu,ONUN YARATICILIĞINI ve FİKRİ İLGİLERİNİ baltalar. İyi bir öğretmen,çocuğa bir şey öğretmeden önce, o­nun bunu öğrenmeye hazır olup olmadığını yoklar. Çocuk henüz hazır değilse, bu hazırlığı sağlayacak önlemlere baş vurur, o­na ancak olgunluk seviyesine uygun ödevler verir.
c) Öğretmenin en uygun zamanı.
Dikkate alınması gereken bir başka önemli nokta da öğrenmenin en uygun zamanını kaçırmamaktır. Çocuğun herhangi bir bilgi veya beceriyi öğrenmeye en çok hazır olduğu dönemler vardır. Belli fonksiyonları veya becerileri kazanmaya en elverişli olan bu zamanlarda, o­na ilgili alanda bilgi verilmeyecek,gerekli alıştırmalar yaptırılmayacak olursa, söz konusu fonksiyon veya yetenek, olanağı ölçüsünde gelişemez; kısır kalır. Örneğin, dil küçük yaşta öğrenilir. Bu yaşlarda ailesi ile beraber yabancı ülkelere giden çocuklar,yabancı dili ana-babalarından daha iyi öğrenirler. Küçük yaşta çeşitli nedenlerle tecrit edilen,konuşmayan ve konuşulanları dinleme fırsatı bulamayan çocuklarda ise, konuşma hiçbir zaman en üstün gelişme seviyesine ulaşamaz.

GELİŞME İLE İLGİLİ BAZI AÇIKLAMALAR
1- Gelişme sürekli bir oluşumdur.

Gelişmeyi meydana getiren değişiklikler kesintisiz olarak süregelir. Gelişim; ileriye yönelmiş, izlenemeyecek kadar yavaş birtakım değişikliklerle olur.Zamanla çocuğun boyu uzar, ağırlığı artar, beden oranları değişir,çeşitli bedeni,zihni beceriler kazanır ve duyguları gelişir.
2- Gelişme hızı her çağda aynı değildir.
a) Hayatın başlangıcında gelişme hızlıdır, zaman geçtikçe bu hız azalır ve en sonunda belli bir sınırda duraklar.
b) Gelişme hızının bazı dönemlerde azaldığı ve sonra yeniden arttığı görülür. Örneğin, boyda ve ağırlıkta artış,hayatın başlangıcında çok süratli olduğu halde zamanla yavaşlar. Ergenlik öncesinde ise boy uzamasının yeniden hızlandığı ve birkaç yıl içinde son sınırına ulaştığı görülür.
c) Çeşitli alanlardaki gelişme, birbirinden ayrı zamanlarda hızlanıp yavaşlar. Örneğin, boyun uzaması ve ağırlığın artması değişik dönemlere rastlar. BEYNİN GELİŞİMİ 4 ve 5 YAŞLARINA KADAR HIZLIDIR ve daha sonra yavaşlar. Cinsel hayatın gelişimi ise başlangıçta yavaştır,12 yaşından sonra hızlanır.
3- Çeşitli yetenek ve becerilerin gelişiminde belli bir düzen vardır.
Belli görev ve becerilerin gelişmesi belli bir sıraya göre olur ve bu sıra ender olarak değişir. Örneğin,çocuk önce oturmasını,sonra emeklemesini,sonra ayağa kalkmasını öğrenir. Böylece HER ALANDAKİ DAVRANIŞLAR BASİTTEN KARMAŞIĞA DOĞRU DÜZENLİ BİR SIRA İZLER.
4- Gelişme belli bir yön izler.
a) Büyüme, baştan ayaklara doğru bir sıra izler.
Çocuğun önce baş kısmı,sonra kolları ve gövdesi, daha sonra bacakları ve ayakları gelişir. Yalnız kafa gelişimi dikkate alındığı zaman bile, yeni doğmuş çocukta alnın en çok; yüzün aşağı kısmının ise daha az gelişmiş olduğu görülür.Çocuğun dişleri çıktıkça çene kemiği güçlenir ve gelişir.
b) Gelişmede bir de içten dışa doğru giden bir yön dikkati çeker. Genel olarak büyük kaslar, küçük kaslardan önce gelişir.Çocuk önce gövdesine hakim olur,ondan sonra el becerilerinin gelişmesi hızlanır.Böylece o,önce kaba ve büyük hareketleri yapabilecek duruma girer. Bu içten dışa doğru gelen kontrol,yürüme ve elle tutma hareketlerinin gelişmesinde de görülür. Çocuk okula geldiği zaman el becerileri henüz gelişmemiştir.
c) Ayrıca gelişme; toptan hareketlerden, özgül hareketlere doğru olur.İlk olarak kalemi alıp yazmaya çalışan çocuk bile önce bu işlemde bütün bedenini kullanır.Bu durumda; kol-bacak ve hemen bütün kasları gergindir.Çocuk, ancak bir miktar olgunlaşma ve birçok alıştırmalardan sonra sadece bilek ve parmak kaslarını kullanarak yazabilecek duruma gelir.
5-Gelişmede bireysel farklılıklar.
Çocuk gelişiminin çeşitli alanlarında ( boy atma, diş çıkarma,konuşma,yürüme, BELLEME,DİKKAT ETME,DÜŞÜNME gibi )inceleme yapılarak ortalama yaşlar elde edilmiştir. , Bu ortalamalardançocuklar arasında yapılacak karşılaştırmalarda yararlanılır. Ancak her çocuğun bu ortalamalara uyması beklenemez. “Ortalama” ve “Normal” sözcükleri birbirine karıştırılmamalıdır. Ortalama, matematiksel ve soyut bir kavramdır.Normal ise, sağlıklı fonksiyonlar için kullanılan bir terimdir. Bir çocuğun belli bir alandaki gelişimi ortalamaya uygun olmadığı halde normal sayılabilir.Çünkü belli fonksiyonlar, bütün çocuklarda aynı zamanda gelişmez. Yürümenin, kesin değişmez bir yaşı yoktur. Her alandaki gelişimi bakımından ortalama yaşlara (normlara )tıpa tıp uyan bir çocuk bulmak hemen hemen olanaksızdır.Bir çocuk, normal geliştiği halde çeşitli alanlardaki gelişimi kendi yaşıtlarından biraz önde veya biraz arkada olabilir.Durum,zihni yetenekleri bakımından da böyledir.Genel olarak 1. sınıfa gelen 6 yaşındaki çocukların % 2’si , zihni gelişimi 4 yaş seviyesinden düşük,diğer bir % 2’si ise 8 yaş seviyesinden üstündür. En üst ve en alt % 2’ler dikkate alınmayacak olursa ,çocukların zeka bakımından birbirlerinden 4 yaş kadar farklılık gösterdikleri dikkati çeker. Çocuklar, 11-12 yaşlarına geldikleri zaman ( 5. sınıfta ) aralarındaki zeka ayrılıkları 8 yaşa çıkar.Öğrencilerin çeşitli derslerdeki başarıları da 8 yaş farklılık gösterebilir.Herhangi bir 5. sınıfta okuma gücü bakımından 2. sınıf seviyesinde bulunabileceği gibi 10. sınıf seviyesinde okuyan öğrenciye de rastlanabilir. Her çocuğun kendine özgü bir gelişme temposu ve tarzı vardır.Bu,birçok bakımdan başka çocuklarınkine benzemekle beraber,bazı konularda o­nlardan farklılık gösterir. Belli bir çocuğu anlamaya çalışmak,onu diğer çocuklardan ayıran özellikleri tanımakla mümkün olur. Bazı ana-babalar,çocuklarının kendi yaşıtları olan komşu çocuklarının yaptıkları bütün işleri aynı zamanda yapmalarını isterler. Çocuklarının bireysel özelliklerini ve gelişme hızını dikkate almazlar.Öğretmenlerde de aynı eğilim görülebilir. Çocukları aynı seviyeye getirebilmek mümkün olmadığı gibi buna gerek te yoktur. o­nlar arasındaki ayrılıklar; daha zengin, daha hızlı bir gelişmeyi sağlar. Ancak bir çocuktaki farklılıklar,topluma uymasını çok güçleştirecek nitelik ve nicelikte ise, o zaman eğiticiler ( anne-baba-öğretmen,varsa rehberlik uzmanı ) el ele verip o­nun topluma uymasını sağlayacak koşulları araştırırlar. Durum böyle değilse, bu farklılıklar hoş görülmeli, üstelik bu durumdan yararlanılmalıdır. En iyi eğitim ve öğretim programı, çocuğun kuvvetli ve zayıf taraflarını dikkate alıp planlanmış olandır.

Çocuklar arasındaki farklılıkların en göze çarpanlarından bazıları şunlardır:
a) Genel olarak erkekler, kızlardan daha uzun boylu ve daha iridirler. Kızlar ise erkeklerden daha çabuk gelişirler.
b) Beden yapısı farklı olan çocukların gelişmeleri de kendilerine özgü nitelikler gösterebilir. Örneğin,ince yapılı tipler, kalın yapılı tiplerden ergenliğe kadar daha ufak tefek olurlar; ama ergenlikten sonra hızla boy atarlar ve gelişme dönemleri daha uzun sürer.
6- Gelişimin çeşitli yanları.
Çocuğa iyi bir rehberlikte bulunabilmek için; o­nu,kişiliğinin bütün yanları ile tanımak gerekir.Çocuğun bedeni,zihni ve toplumsal yanları birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.Sağlıklı çocukların ortalama zeka bölümünün; iyi beslenmemiş,zayıf çocukların zeka bölümü ortalamalarından daha üstün olduğu görülmüştür. Duygusal ve sosyal bakımdan problemi olan çocuklar da gerek sağlık ,gerek okul başarısı bakımından geri durumdadırlar.Okulda matematik dersini kavramayan bir çocuğun bu probleminin, güvensizlik,korku,eksiklik endişesi gibi duygusal ve sosyal hayatındaki bir arızadan ileri gelmesi pek muhtemeldir.Bu duygusal arıza giderilmedikçe o­nun matematik dersinde ilerlemesi kolay olmaz.

OKUL ÇAĞI
İlkokula 7 ile 14 yaşları arasındaki çocuklar devam eder. Bu dönemde çocukların ilgileri, yetileri,bedenleri ve kişilikleriyle ilgili nitelikleri 6-9, 9-11, ve 11-14 yaşları arası olmak üzere 3 bölümde incelenecektir.

6-9 YAŞ ARASI ÇOCUKLAR

Bu yaşlarda çocuklar henüz oyun çağının birçok özelliklerini gösterirlerse de 6 yaş önemli bir dönüm noktasıdır.Bu yaşta çocuklar genel olarak bedeni,zihni ve duygusal gelişmeleri bakımından okula devam edebilecek kadar olgunlaşmış sayılırlar.Ancak bireysel farklılıklarından dolayı bütün çocuklar bu yaşta okul olgunluğuna varamazlar.Bazıları erken, bazıları ise çeşitli nedenlerle daha geç olgunlaşırlar.Erken olgunlaşanlar eğitim yönünden ciddi bir sorun oluşturmazlar, gecikenler ise çoğu kez bir eğitim problemi olarak karşımıza çıkarlar.

A- BEDEN GELİŞİMİ

1-Gelişim özellikleri:
a) Bu dönemde çocuk, ortalama olarak yılda 2,5 kg alır.Boyu 5 cm uzar. Oyun çağına oranla büyüme hızında bir azalma görülür.Büyüme; daha çok, kolların ve bacakların uzaması şeklinde olur.
b) Çocuğun büyük kasları epeyce gelişmiştir.Kalça,diz,omuz gibi büyük kaslar ve eklemler arasındaki işbirliği gibi olmakla beraber ,bu gelişme devam etmektedir.
c) Küçük kaslar, ( parmak,bilek hareketleri,gözün el hareketlerine uyumu,konuşma veya şarkı söylemede rol oynayan boğaz,dil hareketleri gibi ) henüz gelişme halindedir. Çocuğun ince,küçük hareketleri iyi yapması beklenmemelidir.Her alanda önce büyük,geniş,serbest hareketler ile işe başlanmalıdır.
d)Çocuklar,bu dönemin başında hala uzağı yakından daha iyi görürler. 6 yaşındaki bazı çocuklar bu yüzden henüz okuma-yazma öğrenmeye öğrenmeye hazır değillerdir. Göz, ancak 8 YAŞINDA OKUMA-YAZMA GİBİ İNCE İŞLER İÇİN RAHATLIKLA UYUM YAPABİLECEK DURUMA GİRER. Bu bakımdan genel olarak bu dönemde yazı yazdırmak,ince uclu kalemle yazı yazdırmak ve resim yaptırmak,çok ince iğne ve ipliklerle dikiş diktirmek HEM GÖZÜ,HEM DE SİNİRLERİ YORAR. Çocuğun eline verilecek kitaplarda harfler büyük puntolu olmalıdır. GÖZLER ANCAK BU DÖNEMİN SONUNDA HEM YAKINI,HEM UZAĞI İYİ GÖREBİLECEK ŞEKİLDE OLGUNLAŞIR.
e) 6 yaşındaki çocukların süt dişleri değişmeye ve asıl dişleri çıkmaya başlar.bu dönemde, çocukların dişleri tıbbi muayeneden geçirilmelidir.

2. Etkinlikler:
a) Bu dönemde, çocuk çok etkin ve hareketlidir.Her an bir şey yapmak ister; SAKİN VE SESSİZ DURMAKTAN HOŞLANMAZ. Herhangi bir iş görürken bütün bedenini birden hareket ettirmek eğilimindedir. Davranışlarını kontrol altına almada güçlük çeker.

b) Elişlerinde beceriksiz ise de kağıt kesmekten ve yapıştırmaktan,resim yapmaktan, makas,çekiç,testere gibi aletleri kullanmaktan hoşlanır.Erkek çocuk daha çok marangozluktan, birbirine eklenip çözülebilen maden ve tahtadan yapılmış yapıcılık oyun malzemesinden zevk alır. Henüz küçük kaslar ve el becerileri yeterli derecede gelişmemiş olduğu için bu çağda yapılan işler kaba-saba olur.Çocuktan ince ve düzgün iş beklenmemelidir.
c) Bu dönemde ev dışı oyunlarının büyük bir önemi vardır.Çocuk,özellikle; hareket ve etkinliği gerektiren oyun ve eğlencelerden hoşlanır.Yeni beden becerileri kazanmaya çalışır. Ağaca tırmanmaktan,ip atlamaktan,top,seksek ve bilye oynamaktan,kar ve buz üzerinde kaymaktan zevk alır.Çeşitli alanlarda arkadaşları ile yarışır.Koşmak,atlamak ve zıplamak,oyun zamanının büyük bir bölümünü alır.
d) Çocuklar ritmik oyunlardan,ayaklarını müziğe uydurup dans etmekten,şarkılı ve müzikli oyunlardan hoşlanırlar.Bu etkinlikler kız çocuklarını daha çok ilgilendirir.
e) Yeni deneyimlere girişmekten,hareket ve etkinlikte bulunmaktan çok hoşlanan bu çocukların fazla atılgan davranmaları ve başlarından büyük işlere girişmeleri mümkündür.

 

3.Sağlık durumu:
a) Başlangıçta uyku gereksinimi ortalama 11 saatken, bu dönemin sonuna doğru 10 saate düşer. Gün ortasındaki uykudan artık vazgeçilirse de çocuğun bir dinlenme zamanına ihtiyacı vardır.
b) Özellikle boyu hızla uzayan çocuklarda bu çağda kambur durma eğilimi belirir. Okulda, beden çarpıklıklarını önleme bakımından, öğrencileri sağlıklı oturma ve çalıştırma tedbirleri alınmalıdır.
c) Çocuk,kendi sağlığını koruma işinde birtakım sorumlulukları üzerine alabilir. Kendi havlusunu ve bardağını kullanmayı, dışarı çıkarken havaya göre giyinmeyi, kalem veya parmağını ağzına sokmamayı, öksürüp aksırırken mendille ağzını kapamayı,bulaşıcı hastalıklara karşı korunmayı ve bu hastalıkların yayılmasını önlemek konusunda kendine düşeni yapmayı öğrenebilecek durumdadır.
d) Bu çağda beden sağlığı ile düşünme gücü arasında sıkı bir ilişki vardır. Çocuğun okuldaki başarısı geniş ölçüde sağlık durumuna ve beden enerjisine bağlıdır. Bunun için sağlığına ve iyi beslenmesine dikkat edilmelidir.

B-ZİHİN GELİŞİMİ

1- Yetenekler:
a) Bu çağda, çocuğun zihin gücü ve belleği bir hayli gelişir.O,DİKKATİNİ daha uzun süre AYNI KONU ÜZERİNDE tutabilir.
b) Çocukta henüz SOMUT DÜŞÜNME TARZI hakimdir.Çocuk,duyuları ile düşünür; ancak GÖZLEMLER ve DENEYLER SONUNDA birtakım hükümlere varır. Bundan ötürü ilk dönemde sınıf çalışmaları, çocuğun DUYULARINI harekete geçirmeli,okulda YAPARAK ve YAŞAYARAK ÖĞRENME ilkesine yer verilmelidir.Bununla beraber bu çağın sonuna doğru çocuk dinleyerek ve okuyarak da bir şeyler öğrenebilecek duruma girer.
c) Bu çağda çocuk, çevresini TOPTAN algılar. Gördüğü şeyleri ÇÖZÜMLEYEMEZ. o­nda henüz mantıklı ve soyut düşünme yeteneği GELİŞMEMİŞTİR.Bunun için o, BİLİMSEL MANTIĞA GÖRE sınıflandırılmış konuları KAVRAYAMAZ. Özellikle BU DÖNEMDE DOĞRU ÖĞRETİM, en uygun bir öğretim sistemidir.
d) 7 yaşındaki çocuk,oyun çağına göre daha gerçekçidir.Temsili etkinlikten,hayali oyunlardan zevk almaya devam ederse de, artık yavaş yavaş hayal ve gerçeği birbirinden ayırmaya başlar ve gerçeği öğrenmek ister.Bununla beraber henüz DUYGULARI DÜŞÜNCESİNE HAKİMDİR. His ve heyecanlarının etkisinde kalarak yargılara varır. Olayları objektif olarak eşleştirme gücünü KAZANMAMIŞTIR.Sık sık kendini över.Ancak bu çağın sonunda yavaş yavaş kendi kusurlarını görmeye ve kendini objektif olarak değerlendirme gücünü kazanmaya başlar. Zeki bir çocuk,kendi kendisini eleştirme yeteneğini daha erken kazanır.
e) Bu çağın başlangıcında zaman kavramı çok sınırlıdır.Çocuklar, ilerisi için plan yapamaz, zamanlarını ayarlayamazlar.İkinci sınıfta zaman kavramı gelişmeye başlar,dönemin sonuna doğru da yemek zamanını,ders yılının başını ve sonunu, haftanın günlerini ve ayları kavrar duruma girerler.Tarih fikri gelişir.Öğrenciler çok eski çağlardaki insanların yaşayış tarzlarını merak etmeye başlarlar.
f) Çocuklar,ikinci ve üçüncü sınıfta mizahtan anlamaya başlarlar.Birbirlerine bilmeceler söylemekten,şaka yapmaktan hoşlanırlar. Bununla beraber, kendilerine yapılan şakalara tahammülleri azdır.
g) Bu dönemin başında çocuğun yaptığı resimler varlıkların kendilerine benzemeye başlar. Artık çocukların neyin resmini yaptıkları anlaşılır. Ancak,bu dönemde çocuk resimlerinin önemli bir niteliği,bunların görüldüğü gibi değil, bilindiği gibi çizilmesidir. Örneğin, kumbara içindeki paralar resimde görünür.Yapılan resimlerin oranları gerçeğe uymaz, çizilen adam resmi evden daha büyük olabilir.Bu dönemin sonuna doğru resimlerde daha çok ayrıntılara yer verebilir ve bunlar gerçeği daha iyi yansıtır.
h) Bu çağda, çocuk para ile ilgilenmeye başlar. o­na paranın değeri,ne işe yaradığı ve nasıl sayılacağı öğretilmelidir.Bunun için haftalık harçlık vermeye başlamak iyi bir tedbir olur. Böylece, çocuk alışveriş yapmayı da öğrenebilir.Ufak tefek iş görüp para kazanmak olanağını elde edebilirse, bundan hoşlanır.Bu ayrıca, çocuk için paranın değerini anlama bakımından anlamlı ve yararlı bir deneyim olur.
ı) Çocuk, bu çağın başında sayıları kavramaya başlar,yüze kadar sayabilir.İkişer ikişer,beşer beşer ve o­nar o­nar da saymayı öğrenebilir.Daha sonra basit toplama ve çıkarma hesapları yapabileceği gibi; yarım,üçte bir,dörtte bir kavramları ile de bazı işlemler yapabilir duruma gelir.
i) Ancak, hesap öğretiminde işlemlere geçmeden önce, çocukların temel sayı kavramlarını geliştirmelerine,bunun için gerekli alıştırmaları yapmalarına önem verilmelidir. Bu yapılmadıkça, sayı kavramları ve işlemler; anlaşılmadan ezberlenen sözlü beceriler olarak kalır.

2- Dil gelişimi :
a) Bu dönemde dil çok zenginleşir. Çocuk,şaşılacak derecede çok kelime öğrenir.
b) Ortalama 6 ve 7 yaşlarındaki çocuk okuma ve yazma öğrenmeye hazır duruma girer. Bunun için, hemen bütün dünya ülkelerinde bu yaşlar okumaya başlama çağı olarak kabul edilmiştir.Bu yaştaki çocukların çoğunda okuma-yazmaya karşı ilgi uyandığı gibi, bu işleri kavrayabilecek DÜŞÜNME ve GÖRME GÜÇLERİ güçleri gelişmiştir. Birinci sınıfta okuma-yazmayı öğrenemeyen çocukların büyük bir bölümü ikinci sınıfta bunu başarabilirler.
c) Çocukta TOPTAN GÖRÜŞ hakimdir.Bunun için, okuma-yazma öğreniminde harflerden başlamak yerine çocuk için anlam taşıyan küçük cümle ve kelimelerden başlamak ( satrançta ise kısa kısa partilerle ) daha uygun olur.Başlangıçta çocuk için cümle içindeki sözcükleri ayırmak,özellikle bir kelimedeki harfleri soyutlamak çok güç gelir. Harfler yerine anlamlı kısa cümle veya sözleri okuyup yazmak daha ilgi çekici olduğu gibi, bu metod; çocuklara yazılı sembollerin bir anlama bağlı olduğu fikrini daha iyi kavratır. Böylece, o­nların ileride daha hızlı ve anlamlı okuma alışkanlıklarını kazanmalarına iyi bir zemin hazırlanmış olur.
d) Çocukların okuma ve yazmayı kolaylıkla öğrenebilmeleri için, kendilerine söylenen sözleri sadece işitip anlamaları yetmez.Sözcüklerin fonetik yapısını kavramaları,bunu meydana getiren sesleri çözümleyebilmeleri de gerekir.Harf seslerini soyutlamak güç bir iştir. Böyle bir çözümleme,yazılı kelimelerin hece ve harflere çözümlenmesinden daha zordur. Çocuğun okuma mekanizmasını kavrayabilmesi için,kelimelerin bütünü içinde hece ve harf seslerini ayırd edebilmesi ve sonra da harf seslerini yazılı harf şekillerine bağlayabilmesi gerekir.Bu bakımdan, okuma yazma öğreniminde çözümleme safhasına geçerken telaffuz alıştırmalarına da zaman zaman yer verilmelidir. e) Çocuk, bu dönemin sonunda tek başına okuma alışkanlığını alabilir. o­nun sessiz okuması, sesli okumasına oranla daha da süratlenir. Genel olarak kızlar okumada, erkekler ise hesapta daha önde giderler.
f) Yapılan araştırmalar, bu çağın sonuna doğru çocukların bir yabancı dili öğrenmeye hazır olduklarını göstermektedir.

3- İlgiler :
a) Bu çağda temsil oyunlarına ilgi devam eder.Çocukların bu oyunlarda günlük deneyimlerinin, okudukları veya dinledikleri masal ve hikayelerin etkisi görülür.
b) Çocuklarda, bir çocuk temsilini veya filmini başından sonuna kadar seyredebilecek kadar sürekli dikkat yetisi gelişmiştir. o­nların,hayvanlarla ilgili şarkılı ve sözlü temsil ve filmlerden hoşlandıkları görülür.
c) Bu çağın sonuna doğru kız ve erkek çocukların oyunları ve ilgileri ayrılmaya başlar.Kızlar, büyükler gibi giyinip evcilik, okulculuk gibi oyunlardan hoşlanırlar.Erkek çocuklar ise arabacılık, şoförlük,pilotluk, askerlik ve hırsız-polis oyunlarını tercih ederler.
d) Bu çağda, böcek ve hayvanlara karşı büyük bir ilgi görülür.Çocuklar hayvanat bahçesini ziyaret etmekten hoşlanırlar. Evde hayvan beslemek isterler, ama henüz bunlara bakmanın bütün sorumluluğunu yükümlenemezler.

4-Moral gelişim :
a) Çocukta iyilik ve kötülük kavramları, önce ana-babanın beğendiği ve beğenmediği davranışları ile ilgili olarak gelişir.Bir davranış, ana-babanın beğenip beğenmemesine göre iyi veya fena sayılır. Ancak bu çağda iyilik ve kötülük kavramları daha genişler. “Başkalarına zarar vermek fenadır.” Gibi birtakım genel değer yargılarına varabilir. Bu dönemde; hangi davranışların doğru, hangilerinin yanlış olabileceğini çocuklarla tartışmak yararlı olur.
b) Çocuklar, davranışlarının büyükler tarafından beğenilmesine önem verirler.Bunların daima “doğru” ve “iyi” olarak değerlendirilmesini isterler. Yanılmak, kusurlu görülmek o­nları çok endişelendirir.
c) Çocuklarda; bir mektubu postalamak, çarşıda alış-veriş yapmak gibi işleri başarabilecek kadar sorumluluk duygusu gelişmiştir.
d) Her zaman tam olarak güvenilememekle beraber çocuklar, evde sofra kurmak,bulaşık yıkamak ve kurulamak, yataklarını yapmak,odalarını derli- toplu tutmak gibi alışkanlıkları kazanabilirler.

C-DUYGUSAL VE SOSYAL GELİŞİM

1.Duygusal gelişim :
a) Çocukların en önemli duygusal gereksinimleri sevilmek, beğenilmek, benimsenmek ve değer verilmektir. Anneleri,öğretmenleri ve başka yetişkinleri tarafından ne kadar ilgi ve şefkatle muamele görürlerse, ruh sağlıkları da o kadar yerinde olur.
b) Evde veya okulda olsun, çocukta ilgi merkezi olma isteği güçlüdür. Evde ana-babanın, okulda öğretmenin sevgisini paylaşmak o­na zor gelir.
c) Evde veya okul hayatındaki baskılar ve gerginlikler sonucu olarak çocukta; yalan söyleme,kopya etme, başkalarına ait eşyayı alma olaylarına rastlanır. Aynı nedenlerle , çocukta parmak emme, tırnak yeme, yüzde tikler gibi haller de meydana gelebilir.
d) Başarılı olmak ihtiyacı güçlüdür. Bu yaştaki çocukların, gerçek başarılar elde etmedikleri zaman, hayali başarılarla övündükleri görülebilir.
e) Bu dönemde çocuk çeşitli duyguların etkisi altındadır.Korku,öfke, kıskançlık, neşe, sevgi gibi birçok duygular birbiri ardına çocuğun günlük hayatını doldurur; duygusal halleri çabuk değişir. Korkuların konusu çok kere cin, cadı, hortlak,şeytan gibi hayal mahsulü şeylerdir.Çocuklar bunların karanlık yerlerde, kapalı odalarda bulunduklarına inandıklarından; karanlıktan,bodrumdan, tavan arasından ürkerler. Ana babaları veya arkadaşları tarafından sevilmemekten korkarlar. Anlatılan masallar ve hikayeler, okunan kitaplar, görülen film ve temsiller, bu korkuların kaynağı olabilir.Bu dönemin sonuna doğru genel olarak korkular ve endişeler azalır.

2-Arkadaşlarla ilişki :
a) Bu çağda çocuklar gurup veya takım halinde oynamak gücünü kazanırlar, işbirliği isteyen etkinliklere girişir ve 7-8 kişilik guruplar içinde uzun süre oynayabilirler; futbol veya voleybol gibi oyunlardan hoşlanırlar.Fakat bu oyunları bütün kurallarına uyarak değil,kendilerine özgü şekilde oynarlar.Pek karmaşık oyun kurallarına henüz uyamazlar.
b) Bu dönemde arkadaşlıklar kısa sürelidir, yani çabuk değişir, birtakım darılma ve barışmalarla devam eder. Bununla beraber arkadaşlık, hayatlarının önemli bir yanıdır.
c) Çocuk, arkadaşlarıyla zaman geçtikçe daha iyi geçinme gücünü kazanır, daha az kavga eder ve daha az ağlar. Bir haksızlığa uğradığı zaman anneye,öğretmene gitmemeyi ve kendi hakkını korumayı öğrenebilir. o­nda arkadaşlarının hakkını korumaya doğru da bir duyarlılık gelişir.
d) Bu dönemin başında kız ve erkek çocuklar birbirleriyle oynamaya devam ederlerse de genel olarak en yakın arkadaşlarını gene kendi cinslerinden seçerler. Bu çağın sonuna doğru kız ve erkek çocukların ilgileri ve oyun etkinlikleri ayrılmaya başlar. Kızlar ve erkekler ayrı guruplar halinde birbirlerinin karşısına çıkar ve aralarında tartışmalar ve anlaşmazlıklar olabilir.
e) Bu çağda arkadaşlar arasındaki anlaşmazlıklar daha çok sözle giderilmeye çalışılırsa da bazen çocukların beden güçlerini kullanmaya baş vurdukları da olur. Özellikle erkek çocuklar arasında tekme ve yumruk kavgaları görülür.
f) Giyim, konuşma ve zevk bakımından çocuk, arkadaşlarını taklit eder.Ama o­nlarla çeşitli alanlarda rekabete de girişir.Çocukta sosyal yönden prestij kazanmak amacıyla güç gösterilerine, eşyaları ve aileleriyle övünme hallerine rastlanır.Erkek çocuk,genellikle kuvvetli ve iri olmakla övünür.
g) Bu çağdaki çocuklar,arkadaşları arasında fakir-zengin ayrılığı,sosyal durum farkı gözetmezler.Fakat bu çağın sonunda aralarında öyle bir gurup duygusu gelişebilir ki o­nların başka sınıf, başka okul veya başka mahalle çocuklarına karşı cephe aldıkları görülebilir. h) Çocuklar,yaşıtlarının duygu ve düşüncelerinin farkında olmaya ve bunlara önem vermeye başlarlar.Bazen arkadaşları tarafından sevilmeme endişesine düşebilirler.Bu dönemde o­nlar; büyüklerinin mihver olduğu bir alemden, yaşıtlarının mihver olduğu bir aleme geçişi başarmak zorunda; büyüklere iyi görünmek yanında arkadaşlarına da kendilerini beğendirmek ihtiyacındadırlar.

3-Aile ilişkileri:
a) Bu çağdaki çocuk, ana ve babasına karşı birbirine zıt toplumsal tepkiler gösterir.Bazen aile büyüklerine karşı isyancı bir tavır takınır; yaramazlık,haşarılık eder,bazen de çok saygılı ve duygulu olabilir.
b) Çocuk; çoğu zaman kişiliğini gösterme,bağımsız olabilme çabasıyla inatçılık,itaatsizlik ve dik başlılık eder. Büyüklerinin kendisine haksızlık ettiklerinden,çok sert olduklarından yakınır.Bununla beraber,o hala büyüklerinin her şeyi daha iyi bildikleri ve yaptıkları kanısındadır.Çok kere ana babasını kendisine örnek kişi olarak seçer, o­nların davranışlarını taklit eder ve düşüncelerini benimser.
c) Günün önemli bir kısmını okulda geçirmesine rağmen, çocukta ana-baba sevgisi ve ilgisine olan gereksinim,hemen hemen okulöncesi çağındaki kadar kuvvetlidir.Ana-babası tarafından başarısına ilgi gösterilen çocuğun, arkadaşlarına göre daha iyi geliştiği görülür.

4-Öğretmen ve başka büyüklerle ilişkiler:
a) Bu dönemin başında çocuk. Öğretmenine büyük bir hayranlık duyar ve kendini beğendirmek için elinden geleni yapar.Çocukların hemen hepsi güler yüzlü, kendilerini koruyan öğretmen tipini tercih ederler.Onlar için öğretmen, okulda ana-babanın yerini tutan kişidir.
b) Bu yaştaki çocuklar arasında sık görülen “müzevirlik” ve arkadaşlarını şikayet etme halleri, çoğu kez öğretmenin ve yetişkinlerin ilgisini çekmek veya o­nların değerler sistemini benimsediklerini ispatlamak gayreti ile yapılır.
c) Yetişkinlerin tenkitleri çocuklara çok dokunur. Alay ve aşırı şakalara alınganlık gösterirler.
d) Genel olarak çocuklar; yetişkinlerin davranış standartlarını benimsemiş durumdadırlar. o­nlara göre neyin doğru,neyin yanlış olduğu konularında büyükler en üstün otorite sayılır. Çocuklar arasında bir değerler sisteminin gelişmesi belirtilerine ancak bu dönemin sonlarında rastlanır.

D-EĞİTİMDE GÖZETİLMESİ GEREKEN NOKTALAR

1-Okula yeni adımını atan çocuk,ev ve aile hayatından farklı yeni bir çevreye uyma sorunu ile karşılaşır. Çocuklar, yaşıtlarından oluşmuş bir gurup içine katılmak,bu değişik ortamda öğretmen ve arkadaşlarına kendisini beğendirmek zorundadır.Bu geçiş; bazı çocuklar için kolay,bazıları için ise çok zor olabilir. Bazı çocuklar önce ev hayatında hiç karşılaşmadıkları, fakat okul hayatında çok önem verilen yazılı semboller karşısında şaşırırlar.Bazı çocuklar, belki ilk defa kendi palto ve atkılarını giymek gibi sorumluluklarla karşılaşırlar. Birçokları yoruldukları zaman başlarını sıraya koyup uyuyamayacaklarını , her an sınıfta olup bitenleri dikkatle dinlemek zorunda olduklarını ilk defa öğrenmektedirler. Öğretmenlerin anlayışlı ve sabırlı olmaları,bu bakımlardan o­nlara yardımcı olabilmek için, aileleri ile işbirliği yapmaları gerekir.
2-Bu dönemin başında, büyük ve küçük kasları hala gelişmekte olan çocuğun hareket ve etkinliğe gereksinimi vardır. Özellikle göz ve el arasındaki işbirliği henüz gelişme halindedir. El hareketleri, çocuğun konuşması kadar düşünme güçlerini de geliştirir. Öğretimde el işlerine ve beden etkinliğine yer verilmeli, sınıf çalışmalarında oyun ve iş ahenkli bir şekilde birbirini kovalamalıdır.
3-İlkokulun birinci döneminde beden sağlığı ile okul başarısı arasında sıkı bir ilişki vardır.Onun için:
1) Öğrencilerin sağlık muayenelerinden geçirilmesi ve sağlık durumlarının yakından izlenmesine,
2) Okul hastalıklarına karşı gerekli önlemlerin alınmasına,
3) Öğrencilere sağlık bilgi ve alışkanlıklarının kazandırılmasına,
4) Öğrencilerin göz ve kulaklarının muayeneden geçirilerek iyi görmeyen ve işitmeyenlere mümkün olan yardımların sağlanmasına önem verilmelidir.
4-Zihin güçleri çevreden gelen uyarıcılarla beslenir.Zihni gelişimde deneyim, kavram ve söz; birbirini izleyen 3 aşamadır.Birtakım deneyim ve davranışlar kavramlara yol açar. Kavramlar da sözlere bağlanacak olursa çocuk; deneyimlerden çeşitli şekillerde yararlanmak, bunları başkalarına iletmek ve başkalarının deneyimlerinden yararlanmak olanağını elde eder. o­nun için:
a) Çocuklara çeşitli deneyler yaptırmalı,deneyimler sağlamalıdır.
b) Başlarından geçenleri arkadaşlarına anlatma, deneyimlerini söz ve yazı ile ifade etme fırsatları verilmelidir.
c) Bugünkü deneyimlerini eskilere bağlatma, hayalini işletme, ileriyi tahmin etme alıştırmaları yaptırılmalıdır.
5-Dil, okul hayatında gittikçe güçlenen bir rol oynar.Deneyimin sembolik şekle çevrilmesi ( söz ve yazı ile anlatım ) türlü yeni bileşimlere ( sentezlere ) yol açar,uzak olasılıklarla ilişki kurmayı sağlar.
6-BAŞARI ile RUH SAĞLIĞI arasında sıkı bir ilişki vardır.Bunun için çocuğun okulda başarı zevkini tatmasına büyük bir önem verilmelidir.Oyun çağında güven duygusunu genel olarak ana-baba sevgisinde bulan çocuk, okul çağında bunu çeşitli alanlarda başarılı olmakla geliştirir.Bunun için, ilkokulun birinci döneminde şu noktalara dikkat edilmelidir:
a) Sınıftaki bütün çocukların aynı derecede başarı göstermeleri, o­nlardan aynı standartlara uymaları beklenmemelidir. Her öğrenci aynı başarı seviyesine ulaşamaz, eşit miktar ve kalitede iş göremez. Çünkü çocukların YETENEKLERİ, İLGİLERİ ve GEREKSİNİMLERİ birbirinden çok ayrıdır.
b) Çocuklara verilecek ödevler,onların çalışma güçlerine,ilgi ve gereksinimlerine uygun olmalıdır.Öyle ki yavaş öğrenen çocuklar da kendilerine uygun işlerde çalışıp bir şeyler becerecek başarı kıvancını duysunlar ve zevkle çalışma alışkanlığını alsınlar.
c) Birinci sınıftaki çocuklara hemen hiç ev ödevi verilmemelidir. Çünkü o­nlar, henüz böyle bir sorumluluğu yükümlenebilecek ve kendi başlarına çalışabilecek durumda değildirler. İkinci ve üçüncü sınıflarda ara sıra ev ödevi verilmeye başlanabilirse de bunların, çocukların kısa zamanda yapabilecekleri ve o­nlar için ilgi çekici işler olmasına dikkat edilmelidir. Öğrencilerin yetenekleri üstünde olan ve çok zaman alan mekanik ödevler, o­nların ruh sağlığını bozar; okul çalışmalarına karşı olumsuz davranışların gelişmesine yol açar. Bunlar bazı duygulu çocuklarda aşırı endişe halleri yaratır; bazı çocuklarda ise baştan savma iş görme alışkanlıklarına sebep olur.
d) Çocuklar; yetenekleri dikkate alınarak ,ULAŞAMAYACAKLARI AMAÇLAR PEŞİNDE koşmaya teşvik edilmemelidir.Onlar, içinde bulundukları koşullarla ve ellerindeki olanaklarla başarabileceklerinin en iyisini yaparak kıvanç duymaya teşvik edilmelidir.
e) Çocukların kusurlu işlerinden çok, iyi işleri görülüp övülmeli,onlara bu işlerini başkalarına gösterme fırsatı verilmelidir.Çocuğun yaptığı bir iş, büyüklerin ölçü ve standartlarına göre iyi olmasa bile, çocuk o­nu büyük bir gayret sarf ederek yapmışsa ve daha önceki işlerine göre bir üstünlük gösteriyorsa takdir edilmelidir.
f) Çocukların okul çalışmalarındaki başarılarına yıldız verme, kurdela takma gibi maddi şeylerle ödüllendirilmekten kaçınmalıdır.Bunlar; çocukları değersiz,üstelik zararlı bir rekabete sevk edecek yapmacık yollardır.İleri çocuklara ödül verilmesi,bunu elde edemeyen sınıfın büyük bir çoğunluğunda eksiklik duygusu, yılgınlık,kıskançlık gibi olumsuz duyguların gelişmesine yol açar.Bu çeşit ödüller, bunları elde eden çocuklara bile gerçek ve sağlıklı bir doygunluk vermez.Aslında çocukların ödül kazanmak için değil,yaptıkları işten zevk aldıkları için çalışmaları, ruh sağlıklarına ve güçlü bir kişilik geliştirmelerine çok daha elverişli bir zemin hazırlar.
7-Okulda ana-babanın yerini alan öğretmenin,öğrencilerin okula sağlıklı bir şekilde uyumlarında büyük bir rolü olur. Bunun için öğrencilerle olan kişisel ilişkilerde bazı noktalara dikkat edilmelidir.
a) Mümkün olduğu kadar, çocukların her biri ile ayrı ayrı ilgilenilmeli,onlara değer verildiği kendilerine duyurulmalıdır.Örneğin, ayakkabıları boyanmış,saçları taranmış,hatta başına değişik renkte bir kurdela takmış bir çocuğa dikkat edilmeli ve o­na bununla ilgili güzel bir söz söylenmelidir. Bir gün sınıfta bulunmayan bir çocuğun neden okula gelmediği araştırılmalı ve o­na yokluğunun hissedildiği duyurulmalıdır.
b) Yaramazlık yapan, veya kusurlu bir iş gören çocuklara “haylaz”, “beceriksiz”, “aptal” gibi küçük düşürücü sözler söylenmemelidir. Çünkü, çocuk kendisine pek sık söylenen bu gibi sıfatları zamanla benliğine mal eder ve o­nda gerçekten “haylaz” ve “beceriksiz” olma eğilimi belirir.Önemli bir kural,işi yapanı değil,yapılan işi eleştirmektir. Ara sıra yaramazlık ettiği zaman bile çocukta sevildiği ve benimsendiği duygusu uyandırılmalıdır.
c) Yaptıkları hatalardan veya yaramazlıklardan dolayı öğrencileri dışarı çıkarmaktan, müdüre göndermekten,sınıfın bir köşesinde ayakta durarak veya öteki çocukların o­nunla konuşmalarını yasaklayarak cezalandırmaktan kaçınılmalıdır.Bu davranışlar, çocukların okuldan soğumalarına yol açar.
d) Çocuğa her fırsatta yakınlık göstermek; sabahları “günaydın” demek, gözler karşılaştığı zaman gülümsemek, dersten sonra o­nunla konuşmak, teneffüste yanına gitmek, kişisel sorunları ile ilgilenmek gibi davranışlar öğretmen ve öğrenci arasındaki olumlu bağları kuvvetlendirir.
e) Şaka veya ciddi hiçbir zaman ailesi, sosyal durumu, soyu veya mezhebi söz konusu edilip çocuk küçük düşürülmemelidir. Bu bakımdan alay ve istihzaya uğrayan çocukların şikayetleri sempatik bir anlayışla dinlenmelidir. Azınlık guruplarından gelen çocukların değişik aksan ve telaffuzları düzeltilmeli,fakat bundan dolayı küçük düşürülmelerine meydan verilmemelidir.
f)Gurup dışı bırakılan, yalnız kalan çocuklarla ilgilenilmelidir.Bu çocukların yanlarına gidip konuşmak,iyi yaptıkları bir işi sınıfa göstermek,onlara temsillerde rol vermek ve kendilerinden sınıf işlerinde yardım istemek yoluyla guruba katılmalarına,arkadaşları arasında itibarlarının yükselmesine yardım edilebilir.Sessiz olan ve yalnız gezen çocuklarla en aşağı yaramaz ve saldırgan olanlar kadar meşgul olunmalıdır. g) Kendilerine göre özellikleri bulunan çocukları oldukları gibi kabul etmek önemli bir noktadır. Bu da o­nların öz görüşlerine, değer yargılarına, zevklerine,endişelerine,korkularına ve emellerine hoşgörü ve anlayış göstermekle mümkün olur.

 

 

Kategoriler
Makaleler
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir