Bunları biliyor musunuz?

Bunları biliyor musunuz?

FM Selim Gürcan Yorum yapılmamış

J.Blackbourne (1841 – 1924) defalarca İngiltere şampiyonu olmuştur. Onun hesaplarına göre 50 yıllık satranç hayatında 50 bin maç yapmıştır. Bir tüccarın oğlu olan Jouzef, 17 yaşında ticari faaliyetleri bırakarak kendisini tamamen satranca adamış biridir.Kuvvetli bir kombinezon oyuncusu olan Blekborn için rakipleri ona “Kara ölüm” lakabını takmışlar. Esasen Blackbourne ingilizcede “Kara Yakıcı” demektir.
Moskova’da satranç severler, zamanın büyük oyuncularından biri olan Mikhail Chigorin ile karşılaşıyorlar. Ona, 14 yaşındaki Aleksander Alekhin’i gelecek vaat eden bir genç olarak tanıtıyorlar. Alekhin’e kendi oyunlarından birkaçını göstermesini rica ediyor Chigorin. – Hayır efendim, izin verin de sizin takdire değer oyunlardan herhangi birini göstereyim -diyor genç Alekhin. O zaman Chigorin ona, Laskere karşı kazandığı oyunlardan bir tanesini göstermesini söyler. 14 yaşındaki Alekhin tüm partiyi ezbere tahta üzerinde anlatmış. Chigorin hayretler içerisinde: – Pekala, 20 sene önce oynadığım oyunu canlandırabilir misin? ve Chigorin oynadığı rakibin adını vermiş. – Tabi ki – cevap vermiş Alekhin – bu partide sizin mükemmel kombinasyonunuz nasıl unutulabilir? Maçı baştan sona kadar hiç hatasız tekrar etmiş. Daha sonra Alekhin kendi oyunlarından birkaçını göstermiş. Bütün hayatını satranca adayan Chigorin, bu genç adamda geleceğin şampiyonunu görüyor. Ona nasihatlarda bulunduktan sonra tekrar tekrar başarılar diliyor.

Matematikçilerin hesaplarına göre iki Şah, satranç tahtasında 3612 değişik pozisyon yaratabilir; İki Şah ve piyonlar ile 167248 konum yaratmak mümkün olabiliyor; tüm satranç taşları ile 7 534 686 312 361 225 327 konum elde edilebilir.

Biliyor musunuz ki, 4. Dünya şampiyonu Alekhin ile 5. Dünya şampiyonu Botvinnik arasında unvan maçı yapılmamış. Birinci nedeni,araya 2.Dünya savaşın girmesi ve ikinci neden ise 1946 yılında Alekhinéin ölümü. Satranç dünyası şampiyonsuz kalıyor ve FİDE o zamanın en kuvvetli altı oyuncu arasında turnuva düzenlemeye karar veriyor. Botvinnik, Smislov, Keres, Euwe, Reshevski ve Fayn davet ediliyor. Daha sonra Fayn çekiliyor ve böylece 5 büyükusta Dünya şampiyonluğu ünvanı için mücadeleye başlıyor. İlk iki tur Hollandaéda, son üç tur ise Moskova’da oynanıyor. Birinciliği Botvinnik kazanıyor ve dünya şampiyonu olarak ilan ediliyor.

İki yaşlı adam evin yakınında satranç oynuyorlar. Bu esnada onlara çok yakın bir yerden cenaze arabası geçiyor. Hamle sırası onda olan oyunculardan biri ayağa kalkmış ve şapkasını indirmiş. – Ne oldu size? Oyunu niçin kestiniz? diye soruyor öteki. – Afedersiniz, derin nefes alarak ayağa kalkan – ne de olsa biz 30 yıldır karı koca idik.


Ünlü amerikalı büyükusta Samuel Reshevski sadece satrançta değil, 7 yaşında iken yetenekleri ile çevresini de etkiliyormuş. Bir defa psikolog ona belli bir sırayla kare içine yerleştirilmiş 40 tane geometrik şekiller göstermiş. Küçük Samuel 4 dakika boyunca tüm şekilleri ezberliyor ve sonra aynı sırayla hiç hata yapmadan bütün şekilleri kağıda çiziyor. Bu büyükler için de çok zor olsa gerek!

Rus imparatoru Pavel (1754 – 1801) satranç oynamayı çok seviyordu ve kendini de iyi oyuncu sayıyordu. Bir defa saraya imparator karşıtı ,satranç bilen bir mahkum getiriyorlar. İmparator Pavel onu sorguya çekmiş, ne için ceza aldığını sorgularken satranç oynayıp oynamadığını da sormuş. Mahkum bildiğini söylemiş. Üç oyun oynanmaya karar verilmiş. Oturmuşlar, oynamışlar ve üçünde de imparator kaybetmiş. – Onu serbest bırakın! – diye emretmiş Pavel – Böyle mükemmel bir satranç oyuncusu suçlu olamaz.

Morphy – Paulsen maçı 1853 yılında satranç saati kullanılmadan oynanmış. Oyun 34 saat devam etmiş ve bu maçta sadece 34 hamle yapılmış. İlk satranç saati ise 1883 yılında ortaya çıkıyor.

19 yüzyılın 70-80 yılların en güçlü oyuncusu Yohaness Tsukertort(1842-1888) 12 dil biliyordu – Almanca, İngilizce, Fransızca, Rusça, İspanyolca, Lehçe, İtalyanca, Arapça, Latince, Eski Yunanca, Eski İbranice ve Esperanto. Böylece her gittiği yerde kolayca temas kurabiliyordu.

1960 yılında Mikhail Tal, Botvinnik’i yenerek 8. Dünya şampiyonu oldu. İleri gelen satranç oyuncuları arasında Tal’ın müthiş bir hafızaya sahip olduğu biliniyordu. Bir 38 masalı gösteri maçında Tal 37 maçı kazanıyor ve sadece bir tanesini Mayer adında birine kaybediyor. Maçtan sonra bu oyuncu Tal?a yaklaştığında: – Biliyor musun – demiş Tal – oyunun bir yerinde ben maçı kazanabilirdim! Mayer hayretle sormuş : – Nasıl, Siz oynadığımız maçı ezbere mi biliyorsunuz? – Ben bu simultanede oynadığım oyunların hepsini ezbere biliyorum – demiş Tal. Kağıt, kalem aldıktan sonra hiç satranç tahtasına bakmadan tüm 38 oyunun notasyonunu yazmış.

Lasker, İngiltere’de tesadüfen tanımadığı biriyle satranç oymamış ve tabi çok çabuk kazanmış. – Siz çok garip oynuyorsunuz – işaret etmiş Lasker – bu maçta siz bir defa bile At ile oynamadınız! – Bu şunun içindir ki, ben daha At hamlesini öğrenemedim ? diye cevap vermiş rakibi.

Kübalı Capablanca ( 1888-1942) 1921 yılında Lasker’i yendikten sonra üçüncü Dünya şampiyonu olarak tarihe geçiyor. Altı yıl,1927 yılına kadar,dünyanın en kuvvetli satranç oyuncusu olarak zirvede kalıyor. Satrancı 4 yaşında öğrenen Raul Capablanca 5 yaşına iken önce babasını, sonra da babasının arkadaşını yeniyor.

Alekhin, sık sık oyunlarını satranç tahtasına hiç bakmadan oynuyormuş. 1916 yılında Moskova’da bir simultane maçında 37 kişiyle körleme oynamış. Oyunların 28’ni kazanmış, 6 tanesini berabere bitiyor ve sadece 3 maçını kaybediyor. Daha sonra Serpuhovo şehrinde verdiği simultanede 40 kişiyle yine körleme oynuyor ve 32 maçı kazanç, 4’ü berabere ve 4’ü mağlubiyetle sonuçlanıyor. Körleme oyunlarda dünya rekoru Macar büyükusta Yanoş Fleş’e ait. Alekhin?den yıllar sonra verdiği simultanede Fleş 52 kişiyle aynı anda körleme oynuyor. Tahtalara hiç bakmadan Büyükusta 31 maçı kazanıyor, 18 berabere ve sadece 3 maçı kaybediyor. İnanılmaz bir rekor!!

Güzellik ödülü Macar büyükusta Gideon Barsa’nın dış görünüşü kendi özel hayatında olduğu gibi matematikçi görünümüne sahipmiş. Uzun boylu, zayıf ve bir o kadar da çirkin. En güzel parti ödülünü kazandığı bir turnuvadan dönüş sırasında şöyle bir olay yaşanmış. Eşyasını kontrol eden gümrükmemuru, mermerden yapılan heykelciği görünce bunun ne olduğunu sormuş. Büyükusta güzelliködülü kazandığını söyleyince,gümrük memuru bir ödüle ve bir de ustaya baktıktan sonra: Diğerlerinin nasıl olduğunu tahmin edebiliyorum! – demiş.

Dünya şampiyonluğu rövanş maçını kaybettikten sonra Capablanca, satranç oyununa yeni bir taşın girmesini öneriyor. Bu yeni taş hem Vezir, hem de At gibi hareket edebilecek ve adı da Marshal (mareşal) olacak. Amerikalı büyükusta Frank Marshall bu fikri duyunca Capablanca?ya teşekkür etmiş ve: ?Yinede o bu yeni taşa kendi adını versin? demiş. Sonuçta “marshal” taşı hiçbir zaman turnuvalarda görülmemiş.


KİMİN ŞANSI DAHA YÜKSEK

Eski Dünya şampiyonlarından Mikhail Tal hazır cevap biriymiş ve gazetecilerin sorduklarına hemen cevap veriyormuş. Maja Chiburdanidze bayanlar arasında Dünya şampiyonu olduktan sonra,Tal?a sormuşlar:- Maja?nın erkekler arasında dünya şampiyonu olma şansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Tal hemen cevap vermiş:- Benim bayanlar arasında şampiyon olmamdan onun erkekler arasında şampiyon olma şansı daha yüksek!

Mutlu an Bagioéda, Korçnoy ile oynadığı dünya şampiyonluk maçını kazandıktan sonra Karpov ülkesine (eski Sovyetler Birliği) muhteşem bir dönüş yapıyor. Onu bir kahraman gibi karşılıyorlar. Tüm ülkede onun karşılanması olay oluyor. Uzaya çıkan Gagarin gibi karşılanıyor. Etrafını çevreleyen parti çalışanları, KGB ajanları ve spor uzmanları arasında Karpov, televizyon kameraları önünde “satranç canisini” nin nasıl hakkından geldiğini anlatıyor. VİP salonuna karşılama töreni için geçerken, spor yorumcusu Maslachenko, Karpov’un kulağına eğilerek: “Anatoliy, Leonid İliç Brejnev”in (Politbüro 1. sekreteri) gönderdiği telegraf hakkında niçin hiçbir şey söylemediniz? diyor. Karpov renkten renge geçiyor, çünkü ertesi gün gazetelerin onun ve satranç hakkında hiçbir şey yazmayacağını çok iyi anlıyor. Maslachenko: -Heyecanlanmayın, ben size bir soru daha soracağım ve gerekeni yapacağım-, diyor ve TV yorumcusu ek soruyu soruyor: – Söyleyin Anatoliy Evgenieviç, Bagio?da yaşadığınız en mutlu an hangisiydi? – Samimiyetle itiraf etmeliyim ki, – dinç bir sesle şampiyon konuşmaya başlıyor ? ülkemden uzak olduğum günlerde benim için en mutlu an, Leonid İliç?ten aldığım tebriktelegrafı oldu. Partime, hükümetime ve bizzat yoldaş Brejnev?e…………… diyerek tam 5 dakika Karpov bütün sevgisini dökmüş. Bu arada kameramanlar da özel efektlerle bu söylenenleri desüslemiş. Bir saat sonra haber programı?Vremya? Karpov?un reportajı ile başlıyor ve ilk sorulan soru Şampiyonun yaşadığı en mutlu an sorusu oluyor.


OLMUŞ OLMAMIŞ ŞEYLER

Büyükusta Osip Bernşteyn (1882-1962) çok zeki bir insandı. Bir gün, 60 yıllık başarılı bir satranç kariyerin sonlarına doğru, Büyükusta O?Kelli ile sohbet ediyordu. O’Kelli 20 yaş daha gençti. -Biliyor musun,ben Lasker, Capablanca ve Alekhin?e katıldıktan sonra (yani öbür dünyaya göç ettikten sonra) onlar beni kıskanacaklar, diyordu. – Niçin? – merakla sordu O- Kelli.- Çünkü ben birçok açılış yeniliklerini biliyorum, onların ise bunlardan haberi yok!-açıklamasını yapıyor büyükusta.


Zigbert Tarash çok yetenekli bir çocuk olarak yetişiyor.Kendisi 6 yaşında iken bir defteri yazarak doldurmuş ve öğretmenine göstermiş. – Sen artık yazabiliyor musun? Harika! – diye haykırmış öğretmen – Fakat bu ne? Ben tek bir kelime bile anlayamıyorum bundan! – Tabi ki, bilemesiniz, bu Bilger’in kitabından İspanyol Açılışının ana varyantı – diye gururla cevap vermiş genç Tarash.

ÇOCUKÇA
Yaş grupları turnuvasında, 1.tur başladıktan sonra,geç kalan çocuklardan biri 99.katılımcı olarak hakem masasına gidiyor. – Soyadın nedir? – diye soruyor hakem. – Tur – 1.Turun başladığını biliyorum,soyadını soruyorum – Tur, demiş yine çocuk Bu şekilde devam edebilirmiş,fakat masaya gelen Başhakem adını sormuş. – Artur , demiş çocuk. O zaman her şey anlaşılmış. Geç gelenin gerçek adı soyadı Artur Tur imiş !

NE KADAR HAMLE YAPABİLİRİM
Küçük çocuk ilk defa saatle oynanan bir turnuvaya katılıyor. Verilen süre içerisinde ne kadar hamle yapması gerektiğini soruyor antrenörüne. ?Ne kadar yapabilirsen?- diye ihmalkar bir cevap veriyor antrenör. Ve maç başlıyor. Beyaz ilk e4 hamlesini yapıyor. Bizim kahraman 1…….,e5 cevabından sonra sırayla Ac6, Af6, Fc5, Vezir kanadını geliştiriyor, d6, Fe6, Vd7, büyük rok yapıyor ve her ihtimale karşı Şb8 de oynuyor. ?Dur biraz ? diyor rakibi neredeyse ağlayarak ? ben ne zaman oynayacağım?? Gerçekten sözlerimiz nasıl anlaşılır, tahmin edemeyiz.

ÇOCUKLAR ARASINDA
Yaş grupları şampiyonasında, geleceğin büyükustaları 8 yaşında iki çocuk arasında şöyle bir konuşma geçiyor: – Sen birinci olamazsın! – Niçin? ? diye soruyor öteki. Kendinden emin:?Çünkü ben bile en çok üçüncü olabilirim? cevabını veriyor küçük.

NASIL DAHA İYİ
Oyun ateşli, kızgın haldeydi. ?Benim de artık harekete geçmem lazım? diye karar verdi piyon ve komşusuna sordu: – Nasıl daha iyi olur? Bir mi,yoksa iki kare ileri mi gitsem? – Tabi ki bir kare! Herkes çok ileri gitmek istediğini söyleyecek. “Evet,doğru” ? diye düşündü piyon ve bu arada Fili gördü. – Fil kardeş,benim nasıl hareket etmem daha iyi olur? Bir veya iki kare mi? – Elbette ki iki kare! Aksi takdirde herkes geri kaldığını söyleyecek,dedi Fil. ?Evet,doğru? ? dedi yine piyon ve Atı gördü. – Nasıl daha iyi olur? Bir mi,iki mi ileri? – Bir ileri elbette! Yoksa Şahı yalnız bıraktı dedikoduların ortaya yayılmasını mı istiyorsun? ?Evet,bu da doğru! ? diye düşündü piyon ve Kaleyi gördü. – Nasıl daha iyi…..? diye soracak oldu ve o anda oyun bitiverdi. Piyon gibi Kararsız kalmayın!!

BİR İLERİ, İKİ GERİ
Fil ve At, Şahın yanına gidiyor ve oyuna katılmak istediklerini söylüyorlar. -Sen ne yapabiliyorsun? – diye sormuş Şah ,File. Fil tahtanın bir köşesinden öbür köşesine kadar gidip gelerek hünerini göstermiş.? O!Bu uzaklara kadar gidiyor? diye düşünmüş Şah ve File en yüksek dereceden maaş bağlamış. Sonra hünerini göstermek için At çıkmış ortaya.Bir adım ileri,iki adım yana;iki adım ileri bir adım yana gidip gelmiş At. – Hepsi bu mu? diyerek hayal kırıklığına uğrayan Şah, Atı en düşük ücretle kayıtlara geçilmesini emretmiş. Oyuna katıldıktan sonra çok kısa zamanda At, Fil gibi en yüksek dereceden maaş almaya başlamış. – Onu Fil ile nasıl kıyaslayabilirler ? diye hayret etmiş. Kale- Tabi,bunların ikisi de niteliksizdir.Fil hiç değilse doğru gidiyor,çaprazda olsa bile. Bu At ise? Kale,Atın ne kadar büyük bir beceriyle adım ileri,iki adım yana sıçrayarak en önemli taşları nasıl kandırdığını hiç düşünemiyordu.

SİYAH KRALİÇE
Beyaz Şah meraklı bakışlarını siyah Kraliçenin (Vezirin) arkasından gönderiyordu. – Nasıl bir taş ama! Benim olması için neler vermezdim ! – Riskli bir eğlence bu Ekselansları! – diye sesleniyor beyaz Kraliçe – Merak ediyorum, neleri feda edeceksiniz. Şah hemen bir piyon feda etmiş. – Sadece bu mu? Sizin durumunuzda?! Şah,ardından Atı ve daha sonra Kaleyi de feda ediyor. Siyah Kraliçe yapılan her fedayı kabul etmiş. – Kaybetmiyor musunuz, Ekselansları!- diye dalga geçmiş siyah Kraliçe-Buraya kadar kendinizi koruyabildiniz. – Ben hiçbir zaman kaybetmem – diye gururla cevap vermiş beyaz Şah – ben bunun için Şahım! Ve beyaz Kraliçeyi feda ettiği an da geliyor. – Şimdi ben serbestim(hürriyetime kavuştum) ve her türlü olasılıklar mümkündür. Siyah Kraliçe senin korkuların artık kalmadı, seni bekliyorum! – diye Beyaz Şah heyecanla haykırdı. Siyah Kraliçe ise sessiz ve sakin hamlelerle yavaş yavaş hedefine yaklaşıyordu.

BERABERLİK VE …… İKİ EŞEK
1936 yılında Moskova?da yapılan 3. Uluslar arası turnuvasına Capablanca da katılıyor. Son turda Liliental ile oynayacak. İkisi de aynı otelde kaldıkları için sabah birlikte berbere gidiyorlar. Birinciliği garantileyen Capablanca yan yana otururken, Lilientala sormuş: – Bugün ne yapmak istiyorsunuz? Liliental daha cevap veremeden: – Beraberlik mi istiyorsunuz? – Evet, istiyorum ama nasıl? – Bu çok basit. Dört At açılışını oynarız ve taşları çabuk değişiriz ? demiş Capablanca. Oynanmaya başlanmış. Liliental kötü pozisyona düşmüş, fakat Capablanca sözünde durmuş ve oyun beraberlikle sonuçlanmış. Daha sonra Liliental, turnuvada bulunan ülkenin Başsavcısına yaklaşmış ve: – Capablanca?ya karşı oyunumu nasıl buldunuz? diye sormuş. – Evet,bu açılış dört At ve iki eşek oyunu idi! Bu şekilde Başsavcı önceden yapılan anlaşmayı eleştirmiş.

ÇOCUKÇA
Yaş grupları şampiyonası 8 yaş grubunda,turdan sonra maçın analizi yapılıyor.Antrenör : – Yavrum,sen ne zaman At?sız kaldın?Hamleyi mi yazmadın ne? – Hayır hocam,ben piyon hamlesi yaparken At yere düştü.Onu yerden kaldırmak için de zamanım olmadı.

Aynı yarışmada 7 yaşındaki Salih :- Kız bana beraberlik teklif etti.Ben kabul ettim,fakat o şaka yaptığını söyledi.

HAYATTA OLDUĞU GİBİ
Onlar satranç oynuyordu ? O ve rakibi. Birden O gülümsedi ve rakibine : – Durumun ümitsiz. Terk et!- dedi. Rakibi duymazdan geldi. İki hamle sonra O daha canlı gülümsedi ve : – Beraberlik teklif ediyorum. Fikrimi değiştirmeden kabul et dedi. Rakibi yine cevap vermedi. İki hamle sonrası O mat oldu. Sonuç – kötü oyunda mayın döşemek de fayda etmiyor.

AĞABEYE MAT
Küçük oyuncular için düzenlenen turnuvada iki çocuk oynuyor. Biri daha büyük 10 yaşında, diğeri ise 6 yaşında. Büyük olan küçüğü devamlı aşağılıyordu. Tahtadaki taşlarla oynarken, kana susamış gibi konuşuyordu: – Ben senin Atını yedim,ben senin Filini yedim, ben senin Kaleni yedim, ben senin 5 tane piyonunu yedim. Küçük hem ağlıyor, hem akis gibi tekrar ediyordu: – Sen benim Atımı yedin, sen benim Filimi yedin, sen benim Kalemi yedin, sen benim 5 tane piyonumu yedin, fakaaat (gözlerini büyük açarak) sen iki hamle sonra mat oluyorsun! Matı yaptıktan sonra, küçük hakeme doğru koşuyor ve hıçkırıklarla ?Ben- ben, kazan-kazandım? diyor. Büyük çocuk ise koridorda ağlayarak annesinin kucağına yığılıyor.

SATRANÇ TARİHİNDEN
1891 yılında ABD?de sakallılarla keller arasında bir yarışma düzenlenmiş. Yarışmayı 14 – 12 skor ile kel olanlar kazanıyor. Kellerden biri şaka olarak:Kellik ve bilgelik ayrılmaz ikilidir? demiş.

1954 Olimpiyatlarında İran takımı, Skandinav ülkelerinden bir takım ile oynuyor. Organizatörler her iki oyuncuya da tabak içinde birer kuru pasta ikram etmişler. Pozisyonu kötü olan İranlı oyuncu pastalardan birini yedikten sonra elini ikincisine uzatmış. Rakibi acemce bilmediği için iki işaret parmağını üst üste çapraz koyarak pastanın ikiye bölünmesi iyi olacağını işaret etmek istemiş. İranlı bunu beraberlik teklifi olarak algılamış, hemen hakemi çağırmış ve beraberliği kabul ettiğini söylemiş.

Büyükusta Gufeld, Fillerle oynamayı tercih eden bir oyuncuymuş. Aynı takımda oynayan kuvvetli bayan oyuncu her maçta Fillerini Atlara değişiyormuş. Gufeld bunu yapmamasını rica etmiş, fakat bayan bildiğini okuyormuş.Sonunda aklına ilginç bir fikir gelmiş ve: ?Tanya, sen hayvanat bahçesine git, orada Fili gör ve bak onu nasıl seveceksin? demiş. Gitmiş Tanya ve döndükten sonra: ?Usta,ben bunu daha önceden bilseydim, herhalde dünya şampiyonu olurdum? demiş.

Şu anda yeryüzünde, bizim dünyada 300 milyon insan satranç oynuyor. Bu en popüler oyundur. Sen de bu insanlara katılmak ister misin?
 
 
Gönderen Mesut Çetinoğlu

Örnek Dersleri ürün sayfasında görebilirsiniz. Satranç öğrenmek ve ilerletmek artık çok kolay!
Bir yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir